DÜĞÜM

70 6 7
                                    

"düğümlendi ruhlar, aralandı kelebeğin kanatları.

masal burada bitmedi devam edecek kül kelebeğin yaraları."


Varlığının bu kadar acı olan bir insan için yanmaya değer miydi ruhu göğüsündeki kor alevler ile dövülmeye?

içinde acı dolu bir masal yaşıyordu. kalbi bin parçaya gömülü değerli bir hazine.

ona kül kelebek derlerdi. sevdiği adam için yanmaya göz yuman kül kelebek...

zavalı kül kelebek onu yakmaya çalışan güneş sistemine aşık yangın pervane.

ruhu bir kaç asırlara sığdıramadığı uykusundan bir ömür yanmayı ve ölmeyi kabul ediyordu.

gökyüzündeki bulutlar ona ağlıyordu. küllerindeki kanatları ruhuna uçuşuyordu. kalbi ruhunda bir düğüm oluşturmuştu.

yağmur şiddetini artırdı. fakat bulutlar onun için ağlamaktan vazgeçmedi.

"eğer bir gün tekrar karşılaşırsak güneş sistemi ben ne kül kelebek olacağım ne de sen benim güneş sistemi "


9 AY SONRA. İZMİR

Her gecenin bir sabahı vardır. her fırtınanı sakin bir limanı her savaşın huzurlu bir barışı.

peki neden benim içimdeki bu his hiç bir zaman dinmeyecek gibi hissediyordum. zaman hani her yaraya şifa olabilirdi?

güldüm. öyle bir şey olsaydı küçük asrın bu halde olmazdı. aynada baktığım sanrım ne kadar aptal fikirler ürettiğimi gösteriyordu. ama bundan memnundum.

en azından artık kendimi güçlü göstermeye çalışacağım bir yerde değilim. dizlerimin üzerine düşebilirim. her zaman bir çıkış yolu vardır derdi ünlü bir düşünür.

sen bin kez düşersen inanarak ayağa kalktığın her şeyi başarabilirsin. bunu yapmaya çalışıyordum. başaracaktım.

telefonuma düşen bildirim ile gözlerimi yatağın üstündeki telefonumu elime alarak murattan gelen mesajın üstüne tıkladım.

BİRAZDAN ORADAYIZ BRO.

hızlı bir şekilde eşyalarımı çantama tıkayarak üstüme aldığım hırka ile dışarı çıktığımda bahçenin dışında bığranın kırmızı arabası bana göz kırpıyordu.

bahçeden çıkarak ön koltuğa geçtiğimde arkadan kafasına çıkartan murat "naber kanka "diyen adama tebessüm ederek baktım.

"iyidir senden "dediğimde başını eh diyerek salladı. "senden bir şey isteyecek asrın sakın "diyen sürücü koltuğundaki buğra arabayı sürdüğünde murat ona koluna bir tane geçirerek "iftira atma lan"dediğinde bana döndü otuz iki diş sırıttı.

"valla murat senin için daha geçen gün elimi taşın altına soktum kusura bakma birader "dediğimde somurtarak yerine oturdu.

bir kaç dakika sonra kampüsün otoparkına geçerek arabadan indiğimizde "gençler ben derse yetişeceğim molada görüşürüz yazışırız "dediğimde başlarını salladılar.

hızlı adımlar ile bölümüme geçerek hocanın gelmesine beş dakika kala içeri girmiştim.

ders nihayet bittiğinde kafeteryada beni bekleyen çocuklar ile birlikte önce bir kahve içtik. yanımıza gelen bir kaç tane muratın kız arkadaşı sohbette dahil olduklarında kafedeki çalışma saatimin geldiğini gördüm.

"buğra beni kafeye bırakır mısın "dediğimde başını salladı. birlikte kampüsten çıkarak arabaya bindiğimizde okuldan uzaklaştık.

"bugün havan mı yok yoksa biri canını mı sıktı "diyen buğraya baktım. gülümsedim.

"nerden çıkardın "dediğimde omuz silkerek "keyifsiz görünüyorsun "dediğinde ona bakıp başımı salladım.

"sadece bu kadar yükü taşıma bazen yoruyor "dediğimde gözlerime baktı.

"taşıma sadece akışına bırak omuzunda yük varsa bizimle paylaş biz senin arkadaşların değil miyiz "dediğinde gülümseyerek elimi elinin üstüne bıraktım.

"siz benim arkadaşlarımsınız ama bunu benim içimde halletmem gereken mesele"dediğimde keyifsizce güldü.

"şu kül kelebek ve güneş sistemi masalı mı "dediğinde derin bir nefes aldım. masal bitmişti buğra benim içimdeki korkunç bir trajediydi.

on dakika sonra sahil kenarındaki kafeye beni bırakan buğraya teşekkür ederek içeri girdiğimde çağla ile karşılaştım. burada benimle garsonluk yapıyordu tatlı iyi bir kızdı.

"geldin mi bugün müşteriler çok hemen giyin "diyen çağlaya başımı sallayarak arka taraftaki soyunma odasına girerek üstümü değiştirip ön tarafa gelerek çağlaya yardım ettiğimde geçekten bugün çok kalabalıktı mekan.

elimdeki tepsideki boşları alıp tezgahın yanına koydum. derin bir nefes alarak "bir bakar mısın "diyen arka masadaki iki müşterinin yanına doğru giderken kesik bir nefes aldım.

"buyurun "diye yan tarafa döndüğümde gördüğüm yüz ile nefesim kesildi. kalbim göğüs kafesime tekmeler atıyordu.

"asrın "diye konuşan adamın suratına bakarken zaman ağırdan alıyordu kendini.

bir müzik çaldı. kulaklarım sağır oldu. bir hikayenin sayfaları açıldı benim kalbim hikayedeki yazarın kalemindeki mürekkep gibi dağılmaya başladı.

"visal"

****************************************************************************************

BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ. BU KURGUYU YAZARKEN ÇOK TUHAF AMA MUTLU HİSSEDİYORUM. SİZ NASIL BULUYORSUNUZ. BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.

KÜL KELEBEK -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin