03/29/2024
"Uykusuz gecelerin hançeri..."
Üzerine doğru yürüyen adamı hızla ittirip kaçmaya başladı Emily. "Haydi küçük kız, yorma beni." Diyerek peşinden sakin adımlarla ilerliyordu adam. "Rahat bırak beni! " Diye direnişe geçmesi yersizdi biliyordu. Fakat başka şansı yoktu. Şuanlık bir mucizeye ihtiyacı vardı. Hızla koşmaya başladı. Günlerdir yemek yemiyor sokakta bulduğu eski püskü koltuklarda yatıyordu. Yorgundu Emy...Çok yorgun...
Saraydan kaçıp kurtulabileceğini, Huzur bulabileceğini düşündü. Fakat şunu anladı, o huzuru değil, huzur onu bulacaktı...
İlerlerken ayağı bir taşa takıldı. Kalçasının üzerine düştü. Adam bunu fırsat bilip Emily'ye doğru geliyordu ki aniden arkadan adım sesleri. Adamın arkasında bir suilet. Ve yere yığılan adam. Emy bu görüntü karşısında ellerinden destek alarak geri, geri ilerledi. Fakat gördüğü suiletin ona geldiğini görünce olduğu yere adeta çivilendi. Gelen kişi oldukça sakin bir şekilde tam karşısına geldi. Ardından aynı sakinlik ile karşısında diz çöktü. Emily'nin ürkek bakışlarını görmüş olmalı ki, "Benden korkmana gerek yok." Diye açıklamasını yaptı. "Sana güvenemem." Diye saf bir cevap verdi Emily. "Bende bana bir anda güvenmeni beklemiyorum zaten. Ama şimdilik güvenmeyi seç." Derken elini Emily'ye uzatmıştı. "Benden zarar gelmez, " Diye güven oluşturmaya çalışıyordu. "Hadi." Derken ayaklanmıştı. Ellini hala Emily'ye uzatıyordu. Emy tedirginlikte ona uzatılan ele ve ondan güven bekleyen adama baktı. Son derece tatlı birisine benziyordu. Annesi gibi...babası gibi...
Ama eli tuttu. Ve birlikte ara sokaktan çıkıp ana yola çıktılar. Hala el elelerdi. Emily adamı göz ucuyla süzdü. Hava karardığı için çok belli olmasa da, Siyah saçları vardı. Arkadan bile sempatik duruyordu. Aniden arkasını döndü, "Evin nerede? " Diye bir soru yöneltti. Birkaç dakika göz kırpıştırdı Emily. "Evin yok mu!? " Büyük hayret içinde sordu. "Siktir..." Diye mırıldanışı belli belirsizdi. Önüne dönüp çenesini kaşıdı. Ve tekrardan arkasını döndü. "Seni evime davet etmeli miyim? Sapık gibi görünür müyüm? " Bunu derken oldukça ciddi duruyordu. emily bu dediği şeye kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. Ve oda ciddiyetle cevapladı. "Bu iyiliğiniz için teşekkür ederim. Ama hiç tanımadığım birinin evine gitmeyi doğru bulmuyorum." Diyerek kibarca reddetti bu teklifi. Ama çocuk dediğim dedik birisine benziyordu. İyi bir niyetle daveti tekrarşadı. "Bak," Bu noktada derin bir nefes verdi. "Biliyorum devir kötü, insanlar beş para etmez. Ama beni şu anlık bir hayvan olarak gör. Ha? Ne dersin? " Derken de oldukça tatlıydı. Ve Emily gece siyahı gözlerinde saf bir niyet görüyordu. Ve buradayken az önceki güvensizlik kaybolmuş gibiydi. Acıkmıştı da... Yapacak başka bir şeyi yoktu. "Tavuk olursan gelirim." Deyip minik bir kahkaha atmıştı. Karşısında ki genç, "Gıt,gıt gıdakk! " Diyerek ilerlemeye başlamıştı.
Her zaman ki gibi, rota belirsizdi. Emily için...
İlerledikçe ilerlediler. Yan yana dizilmiş müstakil evlerin yanından geçtiler. Ve en sonunda bir evin önünde durdular. Sokak lambasının aydınlattığı kadarıyla evin rengini anlamaya çalıştı Emily. Süt kahve duvarları, Krem çizgileri olan güzel bir evdi. Büyük bahçesi ile büs bütün duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEDİ DÜVEL
FantasyKardeşinin saraydan kaçması ile insan diyarına giden Elvis orada kardeşinin tıpa tıp aynısı ile karşılaşır. Kardeşi ile değil. Bu kızı ikna ederek kendi diyarına götürür. Onları orada akıl almaz şeyler bekler. Ve en önemlisi geçmiş... Gerçekler can...