BÖLÜM 5: ZİNHAR

449 20 53
                                    

"Önemsiz görünen her şey, şeffaf bir duvardan ibarettir...Duvar yıkılır, önem anlaşılır."


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Ne oluyordu? Bilmiyordum...Fakat bildiğim bir şey vardı: Hayatıma karşı büyük bir kumar oynamıştım. Benim başlattığım eli Otis tamamlamıştı. Ama ne tamamlamak.. 

Ne yapacaktım, ne olacaktı? Bilmiyordum... Otis'in  dediği şeyden sonra herkes neşe ile kadehlerini kaldırmıştı. "Emily ve Romanis'e!" Acınacak halime gülünüyordu. Hepsi içkilerinden büyük bir yudum aldı. Kadehlerini  masaya bırakıp bana doğru ilerlemeye başladılar. O sırada yanıma adının Romanis olduğunu öğrendiğim çocuk geldi. Boş bir bakışla baktım. Neşe ile gülümsüyordu köpek. Bakışlarımı önüme çevireceğim esnada parmak uçlarının yavaştan belime değdiğini hissettim. Aynı saniyelerde,

"O elini aynı yerine koymaya ne dersin?" dedi Arthur.

"Bana hafiften geliyorlar." dedi Elvis.

"Yavşama!" dedi Igor.

Hızla çekti elini. Zaten daha tam koymamıştı. Koymaması en iyisiydi. Sonra aniden yanımda ve ortamızda bedenler hissettim. Kafamı çevirdiğimde ortamızda Igor, Romanis'in  yanında Arthur ve benim yanımda ise Elvis vardı. Onlardan aldığım güçle çenemi yukarı diktim. Yanımdalardı. Fakat gerginliğime engel olamıyordum. Midem bulanmaya başlamıştı bile...

Ağlamak istiyordum...

Gülümsedim.

Karşımızda bir adam dikildi. Saçları siyah sakalları aktı. Değişikti. "Ömür boyu," Diye başladı cümlesine. "Aynı yastığa baş koyun, aynı sofradan rızıklanın. Sizi ayıran bir at toynağı olsun." dedi ve buruk bir tebessümle yanımızdan ayrıldı.

Eyvallah kral dayı!

Sonra bir kadın geldi. Siyah saçlı, kara gözlü. Beni baştan aşağı süzdü. Sonrasında ise şöyle dedi:

"Sizi ayıran at toynağı olsun." tebessüm ettim. Göz devirerek kapıya doğru ilerledi. Galiba bu onların dilinde: "Sizi ayıran ölüm olsun"  demekti.

Bir sonraki geleni beklerken sol karın boşluğuma bir darbe aldım. Aniden nefesim kesilince dudaklarımda acılı bir nida döküldü. Herkes bir ağızdan "Ne oldu?" diye sorarken, Elvis elimi alıp karnıma götürttürdü. "Miden mi ağrıyor?" dedi beni kapıya doğru ilerletmeye çalışırken. "Keşke o kadar yemeseydin, be Emy." derken iki büklüm bir şekilde ilerliyordum.

"Elvis," diye fısıldadım. "Ne yapıyorsun?" Buruk bir tebessüm ederek merakla bize bakan kalabalığa döndü. "Hepinize teşekkür ederiz. Emily iyi değil. Bir sonraki baloda görüşmek üzere." Kalabalıktan,

"Nişanda demek istediniz galiba Prens." Şeklinde bir soru duyunca derin bir nefes verdi.

"İnan bana ne diyeceğimi senden daha iyi biliyorum." derken  Kapının önüne gelmiştik  hızla kapıyı açtı. Son duyduklarım oldukça saçmaydı ve bir o kadarda komik.

YEDİ DÜVELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin