BÖLÜM 4: BALO SONU

551 26 78
                                    

"Gülün dikenleri canını acıtmazdı. Onun dikenleri dışındaydı, onu koruyordu. Ama onun dikenleri ruhundaydı. Canını acıtırdı. Onu koruduğunu hissettirip, hançeri yavaş yavaş batırırdı..."

Pencereden içeri süzülen ışıkla gözlerini araladı Emily

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Pencereden içeri süzülen ışıkla gözlerini araladı Emily. Yüzünü buruşturarak yattığı yerden doğruldu. Bir haftadır Edwardların evinde kalıyordu. Bugün gitmeliydi. Aslında daha önceden gitmeliydi ama Edward: "Ne olur kal, Bomb Hanımefendisi...Neolur... " Diye yalvarmıştı. Pekala reddederdi bu isteği ama kalacak yeri yoktu. 

Edward da annabel de, Edwin de oldukça iyilerdi. Emily sevmişti onları. Ama gitmeliydi. yeniden  bela olmamalıydı. yeniden...yeniden...yeniden ailesine yaşattığı rahatsızlığı yaşatmamalıydı...

Bu düşünceleri bir kenara bıraktı. Yataktan hızla doğruldu. İlk önce üstünü değiştirmesi gerekiyordu. Ama burada önceden kalan kızın giyim zevki ona tersti. O uzun, tarlatanlı şeylerden hoşlanırdı. Bu odanın sahibi ise, kısa, vücüda tam oturan güzel kızların giyindiği şeylerdi. Görmüştü sokakta kaldığı günlerde, kızlar hep bu tarz giyiniyordu. Hepsi de güzeldi, Emily güzel falan değildi babası hep ona bakarken yüzünü buruştururdu. Boş vermeliydi. Güzel değildi işte.

Arkalarda bulduğu, rengi solmaya yüz tutmuş bir kot pantolon buldu. Sevinçten dört köşe olunuyorsa şuan olabilirdi. Pijamalarını çıkarıp yatağa fırlattı işi bitince katlayacaktı. Kot pantolonu giyindi. Üzerine dolapta yığınla  duran dar badilerin arkasında bulduğu kazağı geçirdi. Boy aynasında baktı kendine. Çirkindi. Umursamadı zaten hep çirkin olmamış mıydı? 

Kömür rengi saçlarını ensesinde dağınık topuz yaptığı sırada,"Bomb Hanımefendisi!" Diyerek kapıyı tıklatan Edwardla bakışlarını kapıya çevirdi. "Annem laf etmiyor diye masayı kurmaya yardım etmiyorsun, bak gözümden kaçmıyor. Kalk çabuk! Ha, bu arada girebilir miyim?" Cidden değişikti. Fazlasıyla. 

"Girme desem gidecek misin?"

"Sanmıyorum." Dedi kapının önündeki Edward. Sonrasında Emily'nin duyabilmesi için ne kısık ne yüksek bir sesle kendisine sordu: "Gider misin Edward?" Aynı şekilde cevapladı; "Hayır." İçeriden yükselen kahkaha ile dudağında oluşan tebessümden habersizdi. 

"Ee o zaman kapıda bekle." Dedi Edward'a göre acımasız Emy.

"Bomb Hanımefendisi! Beni sizden mahrum etmeyin." Ne demişti o? Ne alaka demişti ki şimdi bunu? O maldı...

İçeriden ilk ses gelmedi. Şaşırmıştı Emily. Daha bir hafta gün olmuştu tanışalı. Ama bunu iyi bir niyetle söylediğine emindi. İyi bir insandı Edward, işte buna daha da emindi. Ama hemen "İyi bir insan" etiketi takması ne kadar doğruydu? İşte onun cevabı yoktu. Zamanla öğrenecekti.

"Mahrum etsem ne olur sanki, Edward?" 

"Üzülebilirim..." Dedi Edward. Çenesinin ağzına etselerdi keşke.

YEDİ DÜVELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin