Satır aralarına yorum yapmayı ve yıldızı patlatmayı unutmayın!
Kahkaha dolu okumalarr!
"Ben bugünden ölümüme kadar yaktığım ateşi harladım."
"Emy! Kalk artık, açlıktan öleceğim..." diye sesleniyordu Edward. Emily hala uyanmamıştı. Anne ve babası evde değillerdi bu yüzden kahvaltıyı kendisinin hazırlaması gerekiyordu. Pekala hazırlardı ama tek yapmak istemiyordu.
"Geliyorum!" derken merdivenleri ikişer ikişer iniyordu Emily. Yine geç uyanıp bekletmişti.
Son basamağa da bastığında Edward aniden karşısına çıktı. Suratında saçma bir gülümseme ile ona bakıyordu. Emily ilk birkaç saniye boyunca boş gözlerle karşısındaki adama baktı. Ardından o da tebessüm etti. Birkaç dakika suratlarında alık bir gülümseme ile birbirlerine baktılar.
Edward karşısındaki kızı belli etmeden süzdü. İnce bel, kömür rengi saçlar, güzel ve iri gözler... Ve daha nicesi. O kadar güzeldi ki ama o bunun farkında değildi. Olmalıydı oysa, o eşsizdi.
"Kahvaltı..." diye mırıldanan Emily hızla mutfağa doğru ilerledi. Utanmıştı. Edward ona çok güzel bakıyordu, buna alışkın değildi. Yanakları ısınıyor, kalp ritimleri yükseliyordu. Bunu ondan saklamalıydı. Zeki çocuktu Edward hemen her şeyi anlardı.
"Salatalıkları ben doğrayacağım." diyerek mutfağa girdi Edward. Suratında ise çapkın tebessümlerinden biri vardı.
"Omletler benden o zaman." dedi Emily sırıtarak.
Edward onun en güzel manzaraya taş çıkaracak kadar güzel olan gülümsemesine baktığında derin bir nefes verme isteğini zorla engelledi.
Emily bu bakışlar karşısında tekrardan utandı ve buzdolabına doğru hızla ilerledi. Mutfak zaten küçüktü, bir de Edward vardı... Üstelik sıcaktı, çok sıcak...Çekilmiyordu.
Ardından buzdolabından gerekli olan malzemeleri çıkardı. Dediği gibi salatalıkları yıkadıktan sonra kesmeye başladı Edward. Emily omlet yaptı. Kahvaltılıkları örtüsünü serdikleri masaya koydular. Çatal, bıçak ve su bardağı da koyduklarında masa hazırdı. Tek eksik Emily'nin omletiydi. Edward Emilyye fırsat vermeden ileri uzanıp omleti masanın ortasına koydu.
"İşte hazır!" dedi Edward ve Emily'nin sandalyesini çekti. Emily utangaç bir tavırla tebessüm etti ve onun için çekilen sandalyeye oturdu. Onu oturttuktan hemen sonra ise karşı sandalyesine oturdu Edward.
İkisi de birbirlerine baktılar tebessüm ettiler ve çatallarını aldılar. Emily ağzına ilk salatalık attı. Edward ise omlet. Omleti yer yemez gözlerini kapatıp beğendiğini belli eden sesler çıkarmaya başladı Edward. Emily ise ses çıkmasın diye yavaş yavaş çiğniyordu ağzındaki salatalığı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEDİ DÜVEL
FantasyKardeşinin saraydan kaçması ile insan diyarına giden Elvis orada kardeşinin tıpa tıp aynısı ile karşılaşır. Kardeşi ile değil. Bu kızı ikna ederek kendi diyarına götürür. Onları orada akıl almaz şeyler bekler. Ve en önemlisi geçmiş... Gerçekler can...