19. bölüm

195 14 4
                                    

"oy kim gelmiş kim gelmiş , kuzum nasıl özledim ben seni" dedi Urazın annesi ve Efeye sarıldı . kucağına alıp "oğlum bu ananla baban sana bakamıyor mu ? Bu halin ne incecik sopa gibi kalmışsın ." dedi

"anne abart istersen 2 gün önce gördün zaten çocuğu . İki günde mi zayıfladı " diye sordu Uraz .

"Sus sen sıpa , sana hala sinirliyim" dedi Tuğba (Urazın annesi) teyze ve Efeyi de alıp içeri geçti . Kapıda bizi gören Melek , Nazlı ve Ayla hemen yanımıza geldiler .

"Hoşgeldinizz" dedi ve Ayla hemen sarıldı. Bende ona sarıldım . Tek tek hepsi ile selamlaştık .

Toplu bir şekilde içeri geçtik. İçeri ana baba günüydü. O kadar kalabalıktı ki kocaman konağa bile sığmıyordu insanlar .

"Niye bu kadar kalabalık?" diye sordum Aylaya eğilerek .

"Abim uzun süredir gelmiyordu . Babam da o geldi diye tabi birde torunuyla gelini içinde ilk defa gelişiniz sonuçta diye  yemek düzenledi ondan ." dedi.

Ne güzel babalar vardı . Allah rahmet eylesin ama benim babam asla böyle bir şey yapmazdı. Böyle bir şey yapmasını geçtim bir kere oturup saçımı sevmişliği , güzel bir kelime söylemişliği yoktu .

Etrafıma çekingen gözlerle bakarken insanların bakışları çok rahatsız ediciydi.  Bazıları küçümseyici , bazıları gülümseyerek bakıyordu. Kimileri de bakıp yanında ki kişiye bir şey diyerek beni gösteriyordu . Uraz ve ailesi galiba Urfa da önemli bir aileydi . Tanınıyordu yani .

Efe dedesini görür görmez ona koştu . En çok dedesini sevmişti belli ki . Haklıydı ama cemil amca o kadar iyi davranıyordu ki torununa kıskanıyordu insan . Benim hiç akrabalık bağım da olmamıştı mesela .

Annem tek kardeşti . Babam ise ailesi ile görüşmüyordu . Annemin anne ve babası da trafik kazasında ölmüştü. Yani kimsemiz hiç olmamıştı .

Efe çok şanslıydı , tabi ki de Uraz da öyle . En ufak bir olayda canını bile verecek kadar onu seven insanlar vardı . Bu dünyada ki en büyük şanstı bana göre . En azından yalnız tek başına büyümeyecekti , ayağına ne zaman bir taş değse o taşı yerden kaldıracak bir sürü insan vardı .

Uraz yavaşca yanıma geldi . Kolunu ufaktan belime sardı . Ne yaptığını anlamayarak ona baktım . Ailesi vardı burada ve o belimden tutup beni kendisine yapıştırdı.

"Ne yaptığını sorabilir miyim acaba ?"

"Seni korumaya çalışıyorum."

"Neyden ?"

"Etrafta ki bakışlardan." dedi .

Sesimi çıkarmadım. Şark köşesi gibi bir yere geldik . Tahtadan oturacak yerler yapılmıştı ve üzerinde uzun yastıklar vardı . Ayla , Nazlı ve Melek yan yana en köşeye oturdular . Bende onların peşinden gidecekken Uraz belimde ki eliyle belimi ufak bir sıktı .

"Gel biz şuraya oturalım" dedi ve karşıyı gösterdi .

Anladığım kadarıyla kadınlar bir tarafta erkekler bir tarafta oturuyordu . Uraz tam orta olan bir yeri gösterdi . Bende kafa salladım.

Aslında doğulu bir arkadaşımdan öğrendiğim ufak tefek şeyler vardı . Fakat bunlar Urazlar için geçerli değildi galiba . Mesela arkadaşımın ailesinde büyüklerin yanında belinden tutmak yok ne bilim yanına oturtmak falan hoş karşılanmıyordu . Hatta çocukları büyüklerin yanında kucağa almak bile hoş karşılanmıyordu. Belki doğuya özgü değilde o aileye ait adetlerdi ama çok saçmaydı .

Efe koşarak yanımıza geldi. Uraz hemen kucağına alıp dizine oturtturdu . Demekki Urazlar da böyle saçma adetler yoktu .

"Ne oldu annecim ?"

Beklenmedik AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin