Adım Adım

142 10 0
                                    

Melisa'dan
   Kerem'in evlenme teklifi üzerinden üçgün geçmişti, ve bugün istemem vardı. Kerem'in sabırsızlığı yüzünden bir hafta 3 güne indirilmişti. Acayip heyecanlıydım, Tabii Kerem'in ailesi gelmişti ve istemeden sonra çeyiz düzecektik. Beni Mert abiden isteyeceklerdi, yanında da Ceren'in babası vardı. Hızlıca yataktan kalktım fakat başım döndü ve tekrar yattım. Bir kaç defa gözlerimi kapatıp açtım ve bu sefer yavaş kalktım. Koşa koşa aşağıya indim.

-Gelin olmuş lan, düğünüde bu gece! Mert abinin bu sesine güldüm ve mutfağa gittim. Arya abla hazırlıyordu, Arya abla ve Mert abi yakışırlardı diye geçirdim içimden.

   İmkansız bir aşk ama zaten aşk imkansızları sevmez mi?

     Bazende hiç gelmeyecek sevilir, gelende sonradan bekleyenin kıymetini anlamaz.

      Bekleyenin kıymetini anlamayan kişi niye gelir? Gerçekten sevildiği için mi, yoksa beklendiği için mi?

       Bazılarıda bu hikayelerde III. şahıstır, uzaktan sever. Belkide sevgiyi hakeden odur?

         Hayat bu, her duygu vardır. Nefretin içinde bir sevgide olabilir, sevginin içinde bir nefrette.

         İnsan sevdiğinin nefret edilecek biri olduğunu biliyor olabilir fakat bir güzel söz o nefretin içinde ki sevgiyi alevlendirmez mi?

         Bazı kişilerde sevdiğinden nefret eder, onu başkasıyla görmekle mesela. Her gün başkasını sevdiğini hatırlayınca sevginin içinde ki nefreti alevlenmez mi?

       Açılamayanlar zaten bir farklıdır. İki kişinin karşılıklı aşkı saçma bir düşünce yüzünden maf olabilir. Bazen arkadaşlıkları bozulmasın diye susulur bazen de reddedilme korkusundan...

        En büyük acı platoniklerindir. Seni tanımayan biri de sevilir, seni çok iyi tanıyan biride fakat herzaman içinde ki sevgiyi kendin yaşarsın. Kendine küçük bir umut ararsın herzaman fakat gel gör ki bu umut çok geçmeden parçalanır...

   Bu konulara bir şiir bağlamak gerekirse uzaktan sevenlere Cemal Süreya'nın şiirini hediye ediyorum.

Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum!

Öyle uzaktan seviyorum seni!
Elini tutmadan.
Yüreğine dokunmadan.
Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum.

Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
En çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.

Öyle uzaktan seviyorum seni!
Kırmadan,
Dökmeden,
Parçalamadan,
Üzmeden,

Ağlatmadan uzaktan seviyorum.

Öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek istediğim her kelimeyi,
Dilimde parçalayarak seviyorum.
Damla damla dökülürken kelimelerim,
Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.”

     Bekleyenlere ise Necip Fazıl Kısakürek'in  şiirini

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak  vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?

    III. şahıslara Attilla İlhan'ın şiirini

gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka’dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım

    Gidenlerin arkasından bakan bekleyenlere ise Özdemir Asafin şiirini

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

Çoğu kişi aşka inanmaz, bende inanmazdım taki Kerem'i görene kadar. Aşık olmak amlık birşey birden en koyu renlerin canlı görüldüğü...

Şuan beklediğim kişi beni istiyecekti, engelleri tanımadık. Elbette zor günler geçirdik, ama vazgeçmedik.

  Bunları düşünürken elbisemi giydim, saçımı yaptım ve parfümümü sıktım. Sırada beklemek vardı, çok geçmeden kapı çaldı ve açtım. Kerem elinde ki unutama beni çiçek buketini bana uzattı, ardından Reyyan bana çikolatayı verdi. Misafirleri içeriye buyur ettik, Barış, Kazım ve Yunus en son girdi içeri. Salona oturduk ve sohbete başladık. Kahveleri yapıyordum şuan, Kerem'in kahvesini bol şekerli yapmıştım nasıl kıyayım ki ben? Elimde tepsi ile içeriye girdim, Kerem bana ışıldayan gözler ile bakıyordu. Kahveleri dağıttım ve Kerem tereddüt ile bir yudum aldı. Sonrada kafasına dikti, herkes bu haline gülmüştü. Sonunda o söze girildi,

-Efendim, sebebi ziyaretimiz belli. Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızınız Melisa'yı oğlumuz Kerem'e istiyoruz.

-Ne diyelim, çocukla birbirlerini görüp beğenmiş. Bize de hayırlısı olsun demek düşer. Verdim gitti!

    Kerem'le birbirimize baktık, sonrada ailelerle sarıldık. Kurdeleyi Fatih Terim kesicekti, makas kesmiyo bahanesini sundu.

-Makas kesmiyor!

-Fatih hocam buradan alın! Mert abi cebimden bir makas çıkardı. Bu hâline güldük ve kurdele kesildi. Kerem ile birnirimize baktık ve gülümsedik. Biraz daha ortada sohbet döndü ve gittiler. Size birşey söylemek gerekirse

Sevin... Sonubne olursa olsun. İnsanın düşünemediklerini kalp düşünürmüş. Herkesin şansı var bu hayatta ama denemekten korkmayın...

     

Sen Evlisin~ Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin