Tüm bu olayların üzerinden kocaman bir hafta geçmişti. Neler değişti diye sorarsanız pek bir cevap veremem. Çok fazla belli etmemeye çalışıyorduk, çünkü o zaman işler daha çok karışacaktı. Gündüz de bu dönemde sakin bir şekilde işleri hallediyordu. Türkiyede durumlar ise çok daha iyiydi. En azından eskisi gibi herkes Gündüzü linç etmiyordu. Bu da işimize yarıyordu tabii.
Tüm bunların dışında artık daha rahattım. Gündüze tüm olayları anlatmam, kim olduğumu söylemem beni fazlasıyla mutlu, stressten uzak ve rahat yapmıştı. En azından artık ayaküstü kırk yalan söylemek zorunda kalmayacaktım. En kısa sürede tüm olayların düzelmesi için de elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım.
Tavanla bakışmayı kesip ayağa kalktım. Lavaboya geçip rutin işlerimden sonra hazırlanmaya başladım. Son olarak saçlarıma da düzen verdikten sonra kahvaltı etmek için mutfağa geçtim. Tam kendime bir şeyler hazırlamaya başlayacağım sırada telefonumun çalmasıyla duraksadım.
Gündüz arıyor...
Beklemeden telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Gece, günaydın. Umarım uyandırmadım değil mi?"
Ha bu arada Gündüz sürekli benim geç uyanmalarımla ilgili laf sokuyordu. Şimdi çocuk haklıydı, bir şey diyemezdim ki.
Sesli bir şekilde esnedikten sonra cevap verdim.
"Günaydın, yok yok merak etme bu sefer senden önce kendim uyandım. Yanisi merak etme."
"Tamam o zaman. Sevindim. Eee, kahvaltı ettin mi? Ben etmedim mesela, istersen birlikte her zamanki yere geçelim."
La la la. Gündüz ve onun muhteşem kahvaltı teklifleri. Bayılıyordum. Tam 1 haftadır beleşe kahvaltı ediyordum ve tahmin edersiniz ki bu beni fazlasıyla mutlu ve hoş ediyordu.
Ne de olsa, nerede beleş orda Gece.
"Yok, ben de kahvaltı etmedim. Şimdi bir şeyler hazırlayacaktım. Ama sen tam vaktinde aradın."
"Muhteşem. Ben bir kaç dakikaya gelirim senin evinin önüne. Ararım, birlikte gideriz. Anlaştık mı?"
"Tamam. Anlaştık."
"Görüşmek üzere."
Amerikada çok para harcamıyordum açıkcası, alışveriş desen yeteri kadar şey getirmiştim. Ara ara markete falan gidiyordum. Onda da sadece hazır yiyecekler alıyordum.
Şimdi ben neden bu konuyu açtım bir anda bilemiyorum.
Çıkardığım tabakları yerine koyduktan sonra son kez aynada kendime baktım. Hava gayet güzel olduğu için direkt dışarıya çıktım.
Temiz hava çekelim birazcık içimize, değil mi?
Birkaç dakika dışarıda dolaştıktan sonra Gündüz'ün arabasını gördüm.
Arabalara ayrı bir sevgimin olduğunu söylemiş miydim? Ve ne tesadüf ki, Gündüzün yeni bebeği tam olarak dişime göreydi. Tabii ki, fiyatı da dudak uçuklatıyordu biraz.
Acaba bir kez istesek izin verir mi?
Hiç sanmıyorum, diyerek sol melek moodumu düşürmeyi başarmıştı. Bunu hisseden kurtarıcım olan sağ melek olaya el attı ve beni destekledi. Bence umudumuzu kaybetmeyelim, deneyebiliriz.
Hep demişimdir sol melek idolüm, sağ melek ise tam olarak bendim.
Araba bana doğru yaklaşıp durduğunda Gündüz kendi centilmenliğini göstererek kapımı açtı.
Çocuğa kafa atmasam iyi, hiç alışık değildim.
"Teşekkürler."
"Rica ederim, eee nasılsın?"
"İyi diyelim iyi olalım. Sen nasılsın?"
"Ben de gayet iyiyim."
Bu şekilde havadan sudan konuşarak kahvaltımızı etmiş, stüdyoya geçmiştik.
"Ben kendi işimin başına geçeyim, bugün çok fazla iş olacak."
"Tamamdır, nasıl istersen. Kolay gelsin şimdiden."
"Sana da."
Vakit kaybetmeden bilgisayarımı açıp kendi sayfama giriş yaptım.
Ortalık gayet sakin görünüyordu, sadece bazı ünlülerle ilgili yeni haberler vardı. Onları paylaştıktan sonra şirket bilgisayarına giriş yaptım ve buradaki işlerle ilgilenmeye başladım.
.
.
"Gece, merhaba tatlım. Gündüz odasında mı?"
Üç saatlik çalışmamdan sonra gelen sesle kafamı kaldırıp sarı bomba arkadaşımız olan Ayline baktım.
Zaten boyu fazlasıyla uzundu, ne gerek vardı bu topuklulara. Hiç anlayamıyordum gerçekten.
Bir de şu tatlım falan sözlerini de aradan kaldırsak çok daha iyi olurdu. Neyse artık.
Yüzüme aynı Aylinde olan, samimiyetten uzak tebessümümü yerleştirip cevap verdim.
"Teşekkürler, sen de iyisin umarım. Bilmiyorum, odasındadır herhalde."
Hayır yani bana niye soruyorsun? Sanki Gündüzün özel asistanıydım.
"Tamam canım."
Timim cinim.
Hiç sevemedim bu kızı. Hiç.
Ayaklarını yere sert bir şekilde vurarak Gündüzün odasına geçti. Artık ne konuşacaksa, bilemiyorum. Saate baktığımda mola vaktinin geldiğini ve hatta 6 dakika 48 saniye geçtiğini de gördüm.
Hemen ayağa kalkıp kendime bir kahve yapmaya koyuldum. Makineyi çalıştırdıktan sonra beklemeye başladım. Bu sırada arkamdan bir bardak daha koyulmasıyla o tarafa doğru döndüm.
Gündüz yine ve yine kahvesini bana yaptırıyordu. Yalan yok, alışmıştım artık.
"Eee, Aylin ne diyordu? Odana gelmişti sanırım."
"Her zamanki Aylin işte. Konuştu öylesine. Güya çok düşünüyorlar beni. Neymiş efendim, bir açıklama yapmam gerekiyormuş, falan filan işte."
"Anladım. Peki sen ne dedin? Ne düşünüyorsun?"
"Bir şey demedim tabii ki. Sadece sessizce dinledim. Öyle komik bir duruma düşürdüler ki kendilerini. Artık bir şey diyemiyorum."
"Haklısın. Peki biz ne zaman başlayacağız işe?"
"Kamera kayıtlarını alıcam bugün. Merak etme. Daha sonrasındaysa ses kaydı ile bu işi bitiriceğiz."
"Umarım, yapabiliriz."
"GMB arkamdaysa, yaparım tabii ki."
Gündüzün dediğiyle yüzümdeki tebessüme engel olamadım.
"Bana olan güvenini sevdim ortak."
"Bundan böyle sadece sana inanıyorum Gece. Çünkü sadece sen bana her şeyi anlattın, doğrusuyla yanlışıyla. Evet beni tanımıyordun, buradan kendine mükemmel prim getirecek haberler çıkarabilirdin. Ama sen tüm bunları değil de, bana doğruları anlatmayı seçtin. Bu yüzden de sana ne kadar teşekkür etsem az."
"Benim asla yalancı haberlerin vereceği prime ihtiyacım olmadı. Şu an kazanmış olduğum bu ün de bunun sayesinde."
"Elbette öyle."
Makineden gelen ses ile aramızdaki konuşmayı kesip kahveleri alıp diğerini Gündüze verdim.
"O zaman bu kahneyi Gece ve Gündüzün ortaklığına içelim."
"Ortaklığa."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Gündüzü
RomansGece ünlü ve 17 milyon takipçisi olan bir magazin sayfası sayesinde hayatına tutunan birisiydi. Gündüz Karayelse milyonlarca izleyicisi tarafından sevilen Amerikada yaşayan bir yayıncıydı. Geceyle Gündüz bir araya gele bilir miydi ? Her Gecenin bi...