Heart To Heart

131 15 10
                                    

Merhabalar efendim, ben deniz teşrif ettiler sonunda. Sizlere karşı çok mahçubum, affınıza sığınırım. ʕ⁠'⁠•⁠ ⁠ᴥ⁠•̥⁠'⁠ʔ

Umarım ki, okurken canınız sıkılmaz ve eğlenirsiniz. Sizleri daha fazla bekletmeden okumanız için geri çekilir, son kez iyi okumalar dilerim, efendim. ʕ⁠っ⁠•⁠ᴥ⁠•⁠ʔ⁠っ💜🌼💜🌼💜

0/////////0

Tanrısal Bakış

Siyah saçlı genç, açtığı gözlerini baş ağrısı ve yüzüne vuran ışıktan dolayı geri kapattı. Bir süre sadece gözleri kapalı bir şekilde düşündü, düşündü. Kolundaki serumun damarlarında akıttığı sıvının soğukluğu ile içi titredi. Burnuna dolan dezenfektan kokusu ile hastanede olduğunu anladı. O sırada aklına gelen anlarla gözlerini açtı ve hızla yattığı yerden doğruldu. Tabii, göğsünde hissettiği sancı ve serumlu olan kolunu hareket ettirmesi canını acıtmış, seslice inlemesine neden olmuştu. Ama o bunu önemsiyor gibi değildi. Aklında sadece sarışın genç vardı.

En son onu gördüğünde bacağı kanıyordu ve ağlıyordu sarışın. Bacağı kanamasına rağmen kendisini ambulansa kadar taşımalarına yardım etmişti. Hiç mi acımadı canı? Hayır, o sırada aklında sadece kahramanı vardı.
Değil acıyı hissetmek, bacağının kanadığını bile fark etmemişti ki o sırada korkudan. Büyüğü için o kadar endişelenmişti ki, kendini unuttu minik sarışın. Kendi kadar kalbi de güzeldi. Hep sevdiklerini öncelikli tutardı kendinden.

Siyah saçlı genç olduğu yataktan kalktı. Serumun durumunu kontrol etmek için sağına döndüğünde, miniği küçük koltukta kıvrılmış kendini daha da küçülmüş yatıyordu.

Bir bebek kadar masumca uyuyor, karanlıktan uzak, saf ve güzel bir dağ çiçeği gibi.

Siyah saçlı genç onu görünce derin bir nefes vermiş, yanına yaklaşarak koltuğun önüne çökerek yüzüne bakmıştı. Güzel ve çekik gözlerinin çevresi kızarmış, daha da çekikleştirmişti onları ağlamaktan. Tatlı minik burnu da kızarmıştı, yanakları gibi. Dolgun dudakları şişmişti. Şekilli ve kusursuz yüzü hâlâ daha çok güzeldi. Ama ağlamış olduğunu bilmek, büyük olanın canını acıtıyordu.

Gözlerini güzel yüzünden çekip miniğinin bedeninde gezdirdi. Belirgin bir yara üst bedeninde görünmüyordu. Öyle ki, önüne kan bulaşan tişörtü, yukarı doğru açılıp ince belini ve minik göbüşünü ortaya çıkarıyordu. Bakınca da ufak çizikler hariç birşey olmadığı anlaşılıyordu.

Gözlerini miniğinin ince belinden çekmiyordu. Ellerini oraya koymak, kollarını oraya sıkıca dolamak, öpücükler bırakmak istiyordu. Bunları yapamazdı, her zaman yaptığı gibi yine içine gömecekti hislerini. Bastırdığı duygularını yine ve yine gün yüzüne çıkmaya çalışıyordu. Şimdilik bunu görmezden gelmeliydi.

Farkındaydı, son zamanlarda küçüğün oan karşı olan yakın tavrının farkındaydı. Yine de ümitlenmiyordu siyahlı. 'Her zamanki gibi davranıyor, kendini kandırma' diyerek ümitlenmemeye çalışıyordu. Bilmiyordu ki, sarışın ondan hoşlanıyor.

Zor da olsa bakışlarını belinden çekip bacaklarına çevirdi. Görmeyi beklediği gibi sağ bacağında sargı vardı. İçi titredi gencin. Sanki kendi bacağıydı acıyan. O kadar benimsiyordu ki sarışını, her hissettiğini kendisi de hissedebiliyordu. Bu çocukluklarından beri böyleydi.

Onunla tanıştıkları zaman kendisi koreceyi anlamakta zorlansa bile, karşısındaki sarışının nasıl hissettiğini anlayabiliyordu. Konuşmadan anlaşırlardı küçükken. Zamanla ikisi de birbirlerine kendi dillerini öğrettiklerinde daha da net anladılar birbirlerini. O dönemlerde, yani lisenin ortalarında, fark etti karşısındaki sarışına olan hislerinin sadece arkadaşlık olmadığını. Hoşlanmaya başlamıştı sarışından. Zamanla geçer, diye düşünüyordu ki, aslında zamanla daha da aşık oldu.

WHAT İS LOVE? | Hyunlix / semelix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin