7. Bölüm

13.1K 667 125
                                    

Bol bol yorum yaparsanız çok mutlu olurum♥️

*

Ev sessiz, zaman gecenin bir yarısı olsa da benim kafamın içinde sesler susmuyordu. Yanımda mışıl mışıl uyuyan Akgün, içeride uyuduğundan emin olmadığım babası vardı. Ne düşünmem gerekiyor, ne hissetmem gerekiyor hiç bir şey bilmiyordum. Bunca yıllık hayatım yavaş yavaş değişmeye başlamış ve Kerem ağabeyin dönüşü ile bu değişim hızlanmıştı.

Ağabey..

Hâlâ demem gerekiyor mu emin değilim açıkçası. Beni söylememem gerektiğini çok kesin bir dille uyarmış olsa bile endişelerim vardı. Biz yıllardır belli kalıplar içerisinde büyümüştük. Birbirimizi belli kalıplar içerisine sokmuştuk. Şimdi benden o kalıbı söküp atmamı istiyordu. O kalıbı atmam, bunca yıldır hayatımda doğru gördüğüm şeyi atmak değil miydi? Nasıl bir anda her şeyi değiştirebilirdim ki?

Aramızdaki çekimin farkındayım. Bana bakışlarındaki değişimin de farkındaydım fakat bu durumun değişmesine içim razı olmamıştı. Korkmuştum. Görmemezlikten gelmiştim, konduramamıştım. Askerliğe başladığı zamandan sonrasını saymazsak yıllardır süren çok güzel bir kardeş ilişkimiz vardı ve ben anlık heves veya duyguların bu ilişkiyi mahvetmesinden çekinmiştim. Eğer olduramazsak bu sefer o güzel, büyülü ilişkimiz tamamen kopacaktı.

"Bunu göze alamam, en azından ağabey kardeş olarak bile olsa bir sohbetimiz devam etmeli." diye düşünerek Akgün'ün yanına kıvrıldım.

Sabah uyandığımda yanımda Akgün yoktu. Panikle ayağa kalkıp yere baktım. Sonra salaklığıma sinirlenerek elimi kafama vurdum. Sanki çocuk yere düşse ağlamayacaktı.

Hızlıca odamdan çıktığımda salona yürüdüm ve Kerem ağabeyin kucağında Akgün'ü görünce rahatlayarak koltuğa oturdum. "Ben, Akgün'ü göremeyince korktum" diye açıklayınca Kerem ağabey gülümsedi ve "Korkutmak istememiştim. Ağladı, uyanma diye ben de yanından aldım." dedi. "Sorun yoktu, uyandırsaydın." dediğimde "Eylül, aylardır onunla ilgilenmekten kendi sağlığını hiçe sayıyorsun." diye bana kızdı.

Aylardır bana söylenen bu laflardan gına gelmişti artık. Sıkıntıyla ofladım ve Kerem Ağabey'in gözlerine bakarak "Akgün bana yük, uğraş değil. Kendime de dikkat ediyorum, merak etme." dedim. "Benim için Akgün kadar sen de önemlisin Eylül." dediğinde gülümsedim ve "Biliyorum, aklın bende kalmasın." dedim. Gözlerime anlamlı bir şekilde baktı ve "Aklım senden hiç gitmiyor ki" dedi.

Dediği lafın derin anlamının altından kalkamadığım için "Kahvaltı hazırlayayım ben" diyip mutfağa kaçtım. Hayatım tuhaf bir yere evriliyordu ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Bu belirsizlik ile ilerleyemezdim biliyorum, artık bazı şeyleri idrak etmem gerekiyordu fakat hani hayatınızda böyle her şeyi durdurmak istediğiniz an olur ya, o andaydım. Karar vermek, değişime uğramak istemiyorum. Sadece her şey bir süreliğine dursun, hayatım değişmesin istiyordum. Korkak bir yapım vardı.

Hatice Teyzenin sesini duyduğumda gözlerimi daldığı yerden çektim ve kendime gelerek işlerime koyuldum. Zamana, akışa bırakmak en iyisiydi.

Hatice Teyze yanıma geldiğinde beraber kahvaltı masasını kurduk. "Kerem ağabeyini çağır kızım, ben onu çağırmam." diyen Hatice Teyze ile sinsi tarafım ortaya çıkmıştı. Bana bir daha ağabey demememi, dersem uyaracağını söylemişti değil mi? Denemekten ne zarar gelirdi?

"Kerem Ağabeeey, masa hazıııırr" diye bağırdığımda içeriden gelecek tepkiyi merakla bekledim. "Keeereeemm Ağaabeyyyy!" diye tekrar bağırdığımda mutfaktan içeriye gözlerinden ateş saçarak Kerem ağabey girmişti. Onunla göz göze gelince tatlı tatlı gülümsedim ve "Kahvaltı hazır." diyerek masaya oturdum. "Yicem ben o kahvaltıyı" diyerek tehdit eder gibi gözlerime sertçe baktı ve "Yicem" diye yineledi.

Keknek (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin