3. Bölüm

18.1K 577 69
                                    

"Oğlum!" diyerek Kerem ağabeye koşmuştu resmen Hatice Teyze. Boynuna sıkıca sarılmış, ağlıyordu. Kerem Ağabey, annesinin sarılmasına karşılık verse de gözleri bana takılmıştı.

Ne yapacağımı bilemeyerek ayağa kalktım ve "Hoşgeldin" dedim. Hatice Teyze ile sarılmayı bırakmışlardı ve gözlerini benden ayırmadan "Hoşbuldum" demişti.

"Oğlum, niye hiç haber vermiyorsun?" diye sitem eden Hatice Teyze ile Kerem ağabey cevap verecekken içeriden duyduğum ağlama sesi ile hemen koştum. Akgün uyanmış, ağlıyordu. Kucağıma aldım ve "Tamam, geçti birtanem" dedim. Henüz uykudan tam uyanamamış olacak ki biraz pışpışlamam ile uykusuna geri döndü. Pışpışlayarak yatağa geri yatırdım ve üzerini örterek doğruldum. Etrafına ne olur ne olmaz yastıklar koydum ve arkamı döndüm. Kerem ağabey bizi izliyordu.

"Ne kadar büyümüş" dediğinde tekrar Akgün'e döndüm ve "Zaman çok hızlı geçiyor" dedim. Kerem ağabey yatağa yaklaştı ve sanki bir yabancının çocuğuymuş gibi uzaktan izledi sadece. "Yarım saate uyanır, hem de uykusunu tam aldığı için çok neşeli uyanıyor. O zaman bol bol sevmeye vaktin olacak" dedim.

Bana döndü ve "Onunla çok ilgilisin." dedi. "Evet, bu seni rahatsız mı eder?" diye sorduğumda duraksadı ve cevap vermedi. İçeriden Hatice Teyze çağırınca odadan çıktı. Huzursuzluk çökmüştü içime. Eğer rahatsız olup, bu kadar ilgilenmemi istemeseydi ne yapardım?

Akgün'ün yatağının güvenli olduğuna emin olduktan sonra ben de salona geçtim. Kerem Ağabey ve Hatice Teyze koltukta oturmuş konuşuyorlardı. "Masa kurayım mi Kerem Ağabey?" diye sorduğumda "Yok, teşekkür ederim" dese de "Olmaz oğlum senin kesin karnın açtır. Biz şimdi iki dakikada masa kurarız" demişti Hatice Teyze. "Yok, siz ana oğul dertleşin, ben hallederim" diyerek Hatice Teyze'yi koltuğa geri oturttum ve mutfağa geçtim.

Zaten yemekleri daha dün hazırlamıştık, tazeydi. Bu yüzden sadece ısıtacaktım. Yemeğin yanına da hızlıca salata yapmıştım. Daha sonra çay içeriz diye çayın yanına da Kerem ağabeyin çok sevdiği cevizli kekten çırpmış ve fırına atmıştım bile. Biz yemek yerken pişmiş olurdu.

Masayı da kurduğumda Kerem Ağabey ve annesi gelmişti. Yemeklerimize başladığımızda merakla Kerem ağabeye döndüm ve "Ne kadar süre kalacaksın Kerem ağabey?" diye sordum. "Şuanlık 3 ay buradayım. Tabi ani bir durum olursa bilemem" demişti.

Çorbamı içerken aklıma gelen Akgün ile masadan kalkmış ve odaya geçmiştim. Tam da tahmin ettiğim gibi uyanmış ama ağlamak yerine battaniyesiyle oynuyordu. "Aşkım benim ya" diyerek yanına gittim. Beni gördüğünde heyecanlandı ve elleriyle ayaklarını daha da çok oynattı. Beş dakikaya yakın Akgün ile oynadıktan sonra onu kucağıma almış ve masaya dönmüştüm.

Kerem Ağabey tüm dikkatiyle Akgün'ü izliyordu. "Almak ister misin?" diye sorduğumda "Tutamam ki, canı acır." demişti. Güven vermek için gülümsedim ve "Acımaz korkma." diyerek ona uzattım. Tedirginlikle Akgün'ü kucağına aldığında, bebeği çok emanet tutuyordu. Onun bu hallerine gülmek istesem de moralini bozmamaya çalıştım.

Akgün'ün keyfi iyice yerine gelmişti. Kerem ağabey sevmek istiyor ama tedirgin gibi görünüyordu. Bu haline çok üzülmüştü. İnsan kendi evladından bu denli çekinebilir miydi? Hiç mi içi sızlamıyordu?

Onu kurtamamı istiyor gibi baktığında uzandım ve Akgün'ü kucağıma aldım. Hatice Teyze'nin sormak istediği çok fazla soru vardı ama soramıyordu. Sessizce yemeğimizi yiyorduk. "Eylül de çok sağolsun bize çok yardımı dokundu." diye sessizliği bozdu Hatice Teyze. Boğazımı temizledim ve "Ne demek canım, bir şey yapmadım." dedim kısık sesle.

Kerem Ağabey bana bakmadan yemeğine devam etti. Gergince onu izliyordum. Benim Kerem ağabeyim bu değildi çünkü. O gözlerini benden ayırmaz, her şeyimle ilgilenirdi. Son yıllarda büründüğü bu kişilik beni hiç mutlu etmiyordu. Sanki çocukluğum paylaştığım kişi o değilmiş gibi, sanki yedi kat yabancıymış gibi davranıyordu.

Keknek (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin