GİRİŞ: IŞIĞIN İÇİNDE

96 14 127
                                    

"Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir?" (Oğuz Atay)


Kan ter içinde uyandım. Yine. Geceler soğuk kabuslar aynıydı. Değişen tek şey bu geceki gördüğüm kabusun diğerlerinden farklı ama bir o kadarda aynı olmasıydı.

Evet, yine kabuslarımda ailemi öldürdüğüm anı görüyordum.

Yine, yine ve kahrolsun ki yine!

Ama bu seferki kabusumda elimdeki bomba ve kanlar dışında birşey daha vardı.

Bir gölge, bir sima, bir kabus vardı.

Kabusun içinde olan bir kabus gerçek olabilir miydi?

O kimdi bilmiyorum ama onu kabuslarımda ilk defa görüyordum. Yüzünü görememiştim ama bana seslendiğini duydum.

Yapma diyor gibiydi, ama sesi çok boğuk geliyordu.

Rüyamı tekrar hatırlayıp irkildim ve yattığım yerden doğruldum. Telefonu elime aldım ve saate baktım. Üç buçuktu.

Her zaman uyandığım saat.

Kabuslarım yüzünden.

Telefonun şarjının 3 olduğunu görüp, onu şarja takmak için ayağa kalktım. Tam o sırada telefon çaldı. Açmazsam başımın etini yiyeceğini bildiğim için açtım.

"Ne var Pars? Beni mi özledin?"

"Aynen seni özledimde arayayım dedim. Anan mıyım be ben senin ne özleyeceğim, üssüne bari saygın olsun zaten nasılsın diye soracaktım, ağrın sızın falan var mı diye. Sence ne olabilir aptal görev için aradım!"

Huysuz sesine bakılacak olursa yine tersinden kalkmıştı pislik herif.

"Ne görevi yine? Ayrıca neden bu saatte kapat uyuyacağım ben."

Tam telefonu suratına kapatacaktım ki,

"Dur bu seferki Cehennem Tarikatından birisi! Senin isteyeceğin türden." dediğinde soluğum kesildi.

Sertçe yutkundum.

O pislikler yüzünden ailemi öldürmüştüm.

O çocuk ellerimi onlar yüzünden kana bulamıştım ben. Onlar vermişti o bombayı masum çocuk ellerime.

O eller bir daha masum olmadı.

Kanla kirlendiler.

"Konum at." dedim ve kapattım.

Hızla ayağa kalkıp deri bir pantolon ve siyah bir badi giyindim, deri ceketimi de aldığımda hazırdım. Siyah gür saçlarımı siyah tokamla yukarıdan sıkı bir şekilde bağladım.

Yatağımın altındaki cephaneliğimden silahımı aldım ve içinde kurşun olduğundan emin oldum. Sonrasında yanımdan hiç ayırmadığım hançerimi alıp bacağımın yanına bir yere sakladım. Çantamı sırtıma aldım, silahımı da pantolonumun kemerine sıkıştırdım.

Telefonumun şarjı hala üçtü ama şarja takacak vaktim yoktu. Bu yüzden telefonumu cebime tıkıştırıp çıktım.

Sokaklar bomboştu. Sarhoşlar kaldırımlarda sızmış, bazı ışıklar yanık, ay parlak, gece müsaitti karanlığa.

Pars, Cehennem Tarikatından olan kişinin konumunu bana attığında siyah audi arabamla çoktan yola çıkmıştım.

Pars'ın gönderdiği konum bir uçurumun ortasını işaret ediyordu. Arabayı durdurup silahımı elime alarak aşağı indim.

AY IŞIĞI VE GECENİN SANRISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin