🌟ALINTI🌟

36 7 26
                                    

Işık girmeyen odada tıkılıp kalmışken ne yapacağımı bilmiyordum. Küçüklüğümden beri yaptığım gibi kollarımı dizlerime sardım ve çenemi dizime yerleştirdim, yerimde küçüldüm.

Eskiden diye düşündüm... Aral'ı o karanlık kasvet dolu hücrede beklerken de, benimle oyun oynamadığı zamanlarda trip atarken de, Hepsine birden küsmüş gibi yapıp yanıma gelmelerini gözlerkende, Uzay ve Umay'ın benim yüzümden dışarısı soğuk olduğu halde benimle oynadıklarında üşütüp hasta oldukları zamanlarda da iyileşsinler diye dua ederkende, Kılıç'ın canım sıkkınken de eski tombul yanaklarıma yapışıp rahat bırakmadığı zamanlarda, Yazel ile bir şeyleri paylaşamayıp küstükten sonra da... hep bu şekli alırdım.

Küçüklüğümden beri değişmeyen şeyler arasındaydı bu da. Onları o kadar çok özlüyordum ki, keşke o zaman ben de ölseydim diye yakınıyordum. O yurttan kaçmasaydım bu dileğim olacaktı. Tabii ben kaçtığım an benimde o yurtta, içeride olduğumu sanıyorlardı.

Ama büyük hayalkırıklığı! Ben orda değildim!

Onları bari son bir kez görebilseydim ne olurdu? Bunun için her şeyimi verirdim. Ailemi, kardeşlerimi son bir kez görebilseydim...

Onlar benim canımdı ama benden canımı almışlardı.

Küçükken arkadaş sandığım o herif küçükken de, büyüdüğümde de bana ihanet etmişti. Hem ailemin, hem de arkadaşlarımın öldürülmesinde payı vardı ve ben o tarikatı bitireceğimi andığım gün bu bilmediğim dünyaya geldim. İntikamımı alamamıştım bile.

Dizlerime yasladığım çenemi kaldırıp, başımı dizlerime yasladım ve bir süre de öyle bekledim. Hayat bazen, gerçekten çekilmez oluyordu. Harbi siktirdi.

Birden transtan çıkmamı sağlayan şeyi duydum. Boş bir midenin acı dolu feryadı. Canım karnımın gurultusu..
Cidden karnım fena halde ağrımaya başlamıştı. Kaç saat oldu, canım karnıma bir lokma bir şey gitmemişti. En sonunda dayanamayıp ayağa kalktım. Bu salak herifin son dediklerini ise kafamda döndürmeden odadan çıktım. Koca ve genellikle siyah renkleri olan saray, hem ürkütücü hemde muhteşem bir cazibeye sahipti.

Bir şey hem ürkütücü hem de bu kadar güzel olabilir miydi? İmkansız ama oluyor işte.

Merdivenlerden inerken saray olması gerekenden fazla kasvetliydi. Her kapı birbirine benzediği için hangi taraf mutfaktır diye bir düşündüm ama karnımın gurultusuyla, ammann siktir et, birini aç... şansına artık.

Kapının kolunu tuttuğum gibi açtığımda ise gördüğüm manzara karşısında dilim tutuldu. Dudaklarım kurudu. Nefesimi tuttum. Şansıma sıçayım... böyle bir şey görmeyi beklemiyordum. Yatakta üst tarafı çıplak bir şekilde, kafasını yana doğru eğmiş, dağınık saçları yastığa doğru savrulmuş... olması gerekenden fazla etkileyici duruyordu. Bu görüntüyle neden yatakta uyuyordu şu an?! Ve neden buna takıldım ben, dikkat çekici karın kaslarından, veya tamamen bir şekilde kastan oluşan vücudundan... bundan bananeydi! İçimden bir ses ise, 'aynen kızım, aynen sanane.'

Gözlerimi kırpıştıtırıp şaşkınca hala ona bakarken bu görüntünün aynı zamanda ne kadar huzur verici olduğunu düşündüm, düşünmek istemedim ama düşündüm işte. Ama sonra birden kaşlarını çattı. Kafasını hafifçe sağa sola doğru salladı. Dişlerini sıktı. Tuhaf mırıltılar çıkardı. Terlemişti. Kabus görüyordu. Hep mi kabus görüyordu bilmiyordum ama sürekli kabusların gazabına uğrayan ben, bunun nasıl bir his olduğunu anlardım.

Yatağa, yanına doğru tereddüt ederek yavaşça ilerledim ve başımı hafif sağa yatırıp ayakta onu izledim. Biliyorum bu aşırı derecede yanlış bir şey ama kendime engel olamadım, sanki ona baktığımda küçük savunmasız bir çocuk gördüm. Bir yanı korkuyordu ama bir yanı da hala direniyordu. Bunu nasıl anlıyordum bilmiyorum. Ona bakınca kabusunda neler olduğunu hissediyordum.

Dur biraz...hissedebilir miydim? Tanrıça kızı olduğuma göre bunu yapabilir miydim? denesem ne olurdu ki? sadece birazcık... derken yavaşça onun çıplak göğüs kafesinde elimi buldum. Tuhaf bir duyguya kapıldım. Elektrik akımına uğruyor gibiydim ama elimi çekmedim. Benden bağımsızca hareket ediyordu. Ne yapıyordum ben? Elimi karnına getirdim ve içim titredi. Neden bu oluyordu?

Böyle hissetmemeliydim.

İyi hissetmemeliydim.

Ona dokundukça iyi hissetmemeliydim.

Normal bir erkeğe karşı hiçbir zaman bu şekilde hissetmemiştim. Ama şimdi neden böyle hissediyordum? İyi ama bir o kadarda tehlikeliymiş gibi..

Elim karın kaslarından yavaşça sürtünerek yukarıya ulaştı. Göğüs kafesine yasladım elimi ve birden anılar zihnime hücum etti. Onları göremiyordum. İzin vermiyordu. Ama bir takım sesler geldi kulağıma ve gözlerimi kapattım.

"Hayır yapma, Baba! .....Sakın bunu yapma! ..... Bunu yapmak zorundayım üzgünüm...... Onu benden alamazsın! ....Seni buna pişman ederim, baba!......"

Daha fazla duymak için iç güdüsel bir şekilde ona daha fazla yaklaştım ve başımı göğsüne doğru yasladım. Tanıdık ve güven veren kokusu geldi burnuma yeniden. Okyanus kokusu... Ama hayır dikkatimi dağıtmamalıydım. Şimdi olmaz, odaklan.

"Hera! Hayır, Hera Gitme! Ne yapacağım Hera! Lütfen Hera!" Sonra başka bir ses, can çekişen bir ses duyuldu. "Ona iyi bak, Aren. O senin kaderin. Onu bekle, gelecek o sana bir gün. Sabret oğlum. Bekle onu." son nefesini verdiğini duydum kadının. Sonra bir yakarış.

Tüm bunlar olurken birden göğüs kafesinde olan bileğimdeki parmaklarla hızla gözlerimi açıp geri çekilecektim ki birden beni tutup üstüme doğru geçti. Sırtım yatağa doğru yaslanmışken, bileğimi başımın üzerine doğru çekti. O üzerimde ben altındayken, bana sert bakışlarıyla bakıyordu. Bense hayretle kalmış bir şekilde şaşkınlıkla ona bakıyordum. Hızlanan kalbimi duyunca önce bir afalladım ama ona çaktırmamak için kalbimin sesini susturmaya çalıştım. Üzerimde olduğunu düşününce ise mantığım çalışmıyordu bile?! Benim en son karnım acıkmıştı ama yağğ! Durum ne ara buralara kadar geldi?!

Bu adam benim sonum olacaktı!


Yeni bölümden küçük bir alıntı hihii🤗🌼

AY IŞIĞI VE GECENİN SANRISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin