(1.) SONUN BAŞLANGICI

59 10 74
                                    

"Her zaman mutlu olursak bu hayatta hayal kuracak ne kalır?" (Dostoyevski)



Hayatta en çıkmaz noktalarla karşılaşırdı insan. Ne olacağını bilmeden atardı adımlarını. Çıkmaz bir yola gireceğini bile bilmeden.

Sonrasında ise bir boşlukta süzülürdü. Karanlık sandığınız boşluklar, aslında sizin ışığınızda kaybolan hatıralardan ibaretti bazen. Ve bazen ışıkları açtığımızda söndürmek gerektiğinide bilmeliydik. Ama sadece karanlığıda bilmemeliydik. Işıklar sönünce yalnız karanlıkta kalmazdık çünkü. Hayallerimizin karardığı o boşlukta karanlıkta kaybolmazdı.

Ve evet şimdi bir üniversite akademisinden kahve almaya gelirken bunları düşünmem fazla ironice.

"Karamelli latteniz burda hanımefendi." Lattemi uzanıp aldım.

"Teşekkürler."

Kafeden çıkarken telefonumu çıkartıp Altay'a mesaj attım. Her zamanki gibi,

"Bu seferde beni idare et. (aksi taktirde Pare'ye her şeyi söylerim.) *sinsice sırıtan gülen yüz emojisi."

Bu emojiyi seviyorum.

Siyah arabama bindiğimde telefonumu yan koltuğa hafifçe fırlattım. Kapımı kapatıp, kemerimi taktım. Yola çıktığımda telefonuma bildirim sesi geldi. Yeşil ışığın yanmasını beklerken telefonumu elime aldım ve gelen mesaja bakıp sırıttım.

"Kızım gıcık mısın? Niye beni deli etmek için Pare kozunu kullanıyorsun be! Akıl hastası manyak! Sen söylemesen zaten elindeki kozu bilmeyeceğim. Ayrıca sürekli Kamran'ı oyalayamam zaten o ihtiyar bahane ürettiğini anlamıştır, bir gün o geçirmesse ben geçireceğim seni elime!"

Pare, Altay'ın platonik aşkıydı ve tabiki Pare de benim üniversitede tanıdığım bir kızdı. Altay, Pareyi sürekli uzaktan izliyor ve onunla konuşmaya bile çekiniyordu. Yani anlayacağınız Pareye gidip herşeyi anlatmamak için rüşvet yiyordum.

Ve tabiki bu benim işime geliyordu.

Altay benden dört yaş büyüktü ve benim korumalarımdan birisiydi. Yaşlarımız en çok onunla yakın olduğu için onunla kardeş gibi büyüdük.

Kamran ise bir bilinmezlikti. Çocukluğumun kurtarıcısıydı.

"Aaa, ayıp oluyor ama. Ben sana sadece Pare olayında hatırlatma yapıyorum. Ayy, bir saniye Pareyi gördüm sanki bir gidip selam mı versem?" Attığım mesajdan yaklaşık beş saniye sonra ışık hızında gelen bildirimlerle telefonum dondu.

Gelen bildirimleri okumaya gerek duymadım çünkü çoğunluğu küfürler barındırıyordu.

Çok ağzı bozuk bir insan.

Trafik çözülmeye başladığında tekrar yola döndüm. Altay şimdilik beni yine idare edecekti.

Allah verede şu kıza şuanlık açılmasa. Yoksa kullanabileceğim bir kozda kalmayacak.

Arabanın bluetooth sistemini açıp, şarkı listemi oynattım.

"Tenin almış beyazlığını Ay'dan
Saçlarının rengi geceden
Bundan geceye sevdam."

Diyordu şarkı, yolda sakinlikle ilerlerken. Bugün herşey fazla yolundaydı.

Umarım bu sakinlik birden bozulmaz.

Hayat beni o kadar çok bozgunluğa uğrattı ki, artık normal bir hayat için herşeyimi vermeye hazırdım.

Ah, doğru ben herşeyimi yıllar önce kaybetmiştim zaten. Kendi benliğimi ve canımdan çok sevdiğim ailemi. Hepsini almışlardı ellerimden.

AY IŞIĞI VE GECENİN SANRISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin