Lana Del Rey, Cinnamon Girl.
Cecilia Krull, Life Is Going On.
Bölüm şarkılarını dinlemeyi ve yıldızı parlatmayı unutmayın.
Keyifli okumalar...
♥12. SONSUZLUĞA DOĞRU
Sonsuzluk. Üç hece dokuz harften oluştan bir kelimeydi. Kimin için, hiçbir şey ifade etmeyen boş bir inançtı. Lakin, benim gibi oradan oraya savrulan kaybolmuş ruhlar için öyle değildi. Bu dünyada bulamadığımız mutluluğu, gözlerimizi kapattıktan sonra var olacağımız sonsuzlukta bulacağımız umuduna kapılırdık.
Kaybolmuştum, kayboldum ve belki de hiç bulunmayacağım.
Belki de sonsuzluk, yokluğun koyu renginde saklıydı ve ben, karanlığın içinde kendi yokluğumu arıyordum. Ne kadar yalnızım, ne kadar kayıp olduğumu anlamak için sonsuzluğa bakardım, ama o da sessizce, içimi kemiren melankolik bir sessizlikle karşılardı beni.
Ruhumun çırpınışları, bu karanlık okyanusta bir yelkenlinin kırık yelkeni gibiydi, umutsuzca rüzgar arayışı içinde...
Ağırlaşmış göz kapaklarımı yavaşça araladım. Asilkan'ın kucağındaydım ve hiç tanımadığım bir eve doğru ilerliyorduk. İki katlı ve tamamen camdan oluşan bir yapıydı. Sanki onun karanlığı, evine de yansımıştı.
Genişçe bahçesinde, tasması salık dolanan bir Doberman onun bacaklarına dolandı. "Dur, oğlum." dedi keyifli ve sevgi dolu sesiyle. Herhangi bir insana duyduğundan daha fazla sevgi duyduğu belliydi.
Köpek, onu dinlemeden bacaklarına dolanmaya devam etti. Kucağında ben vardım ve, hemen aşağımda kocaman bir köpek dolanıyordu. Doğruyu söylemek gerekirse, köpeklerden bir tık ürksem de fazlasıyla seviyordum. Ama ben kedi insanıydım.
"Zeus, dur dedim sana!" diye sert bir ses tonuyla çıkıştı. Komutu anlayan Zeus, bir havlama bıraktı ve anında oturdu. Sanırım sevgi dili görünce şımarıyordu. Ancak o, köpeğine karşı bile son derece dengesizdi. "Ne o, beni köpeğine yem etmeye mi getirdin?" diye sordum çatallı sesimle.
"Yok, seni bizzat ben yiyeceğim."
Bu dediğinin ardından, put kesilmiştim. Ne cevap verebileceğimi bile bilmiyordum. "Ayrıca, onun bir ismi var. Zeus." dedi gözlerini bana çevirirken. "Köpek dedim diye alındı mı yoksa?" diye sordum alaylı bir biçimde. Bunu, heyecanımı gizlemek adına yapıyordum. Konuyu dağıtıyordum.
"Evet, çok hassas bir çocuk. Üzülebilir."
Bunu, ciddiyetle söylemesine şaşırdım. Hiç şaka yapıyor gibi durmuyordu. 'Yok artık' diye ağzımın içinden mırıldandım. İnsanlara bu hassasiyeti göstermiyorken, bir hayvana karşı niye bu hassasiyeti vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOJAVE
General FictionRima Canbeyli, ailesini kaybettikten sonra tamamen içine kapanmış ve hayattaki varlığını sorgulamaya başlayan bir lise öğrencisidir. Bu durum öylesine ilerlemiştir ki, kendi içinde dahi kendini silikleştirmiştir. Rima bunca yalnızlığın arasında, uza...