Sigaramın son nefesindeydim, kendi son nefesimde olmayı tercih ederdim.
Yine uyku tutmamıştı, saat gecenin ikisiydi. Kafamı kurcalayan düşünceler vardı, ne zaman olmamıştı ki zaten.
Ofisini yaklaşık 1 yıldır biliyordum, çoğu kez de incelemiş ve nerelerde kamera olup olmadığını öğrenmiştim.
Şimdi ise ofisin tek katlı olmasını fırsat bilerek, ofise yakın bir bankta öylece oturuyordum.
Dikkat çekmiyordum çünkü çevremde bir sürü evsiz vardı, onların arasında görülmüyordum bile.
Ofisin parka bakan tarafında kamera yoktu, bu sayede dilediğim gibi içeri girebilirdim.
Saatlerdir onu izliyordum, hiç değişmemişti.
Rengini şaraplardan alan kızıl saçları, göz göze gelsek yine yenileceğim gri gözleri ve yapılı bedeni; Lee Dennis Minho hala aynı adamdı.
Elinde bir fotoğraf tutuyordu şimdi de, göremiyordum ne olduğunu ancak çok hassas bir anıydı. Dudakları her an hıçkırıklar dökülecek gibi aralık duruyor, parmaklarını hafif hafif fotoğrafta gezdiriyordu.
Kalbimdeki bu sızı da neyin nesiydi, ne yapmıştı bana?
Yeni bir sigaranın ucunu alevlendirdiğimde, gözlerinden yaşların düştüğünü görmek görüşümün bulanıklaşmasına sebep olmuştu.
Ağlamak yok Jisung.
Hatırla.
Ağlamak yok.Bir süre daha onu izledikten sonra odadan çıkmasıyla bir süre bekledim, ardından hızlıca aralık olan camdan içeri girdim.
Odada gezindi gözlerim, zevkine bitiyordum; kendisine zaten bitiyordum.
Kapının hemen yanında uzun bir dolap, üstünde bir sürü dosya vardı. Dolabın yanında bir kitaplık, içinde bir sürü kitap, çoğunlukla Agatha Christie romanları vardı. Kitaplığın karşısında büyük çalışma masası, üstünde bilgisayar, dosyalar ve türevleri. Masanın öbür tarafında ise bir dolap vardı, içini açıp bakmasam da kıyafetler olduğuna emindim. Dolabın yanında ise siyah üçlü bir koltuk yanında ise bir sehpa, sonrasında ise dosyalar için birkaç tane daha raf.
Tam bir polis ofisi, sade ve şıktı.
Dikkatimi çeken şey masanın üstündeki fotoğraftı, ikimizin fotoğrafıydı.
Ortak arkadaşlarımızdan biri çekmişti bunu, hatırlıyordum.
Yine onu güldürmek için yaptığım salaklıklardan biriydi, o gün bana çıkma teklifi etmişti. Bizim için her şey o kadar yeniydi ki, henüz 18 yaşındaydık.
Bu fotoğrafın tarihini bile hatırlıyordum; 17 aralık 2017.
Zaten sevgili olduktan 2 ay sonra, ailesi yüzünden şehir değiştirmişti. Bir daha onu asla görememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood, Sweat And Tears
Fanfiction"İki seçenek var kızıl, ya ölüm ya kodes. Razı mısın benim için kendini ateşe atmaya, buna değer miyim?"