Deliller, cesetler, kan lekeleri ve dahası.
Yıllarımı verdiğim bu meslek yüzünden boka batırmıştım hayatımı, sevdiğim adam bir katildi.
Gözlerimle görmüştüm az önce, bıçağı sapladığı birazdan ölecek adamı kendi gözlerimle görmüştüm.
Bir şeyleri açıklamaya çalışıyordu, anlatmaya çalışıyordu ama dinleyecek mecalim yoktu.
Haklıydı, Hyunjin sonuna kadar haklıydı. O bir katildi ve günlerdir benim evimde kalıyordu, benim yatağımda benimle uyuyordu.
Bir anda her şey karardı, ardından onun sesini duydum.
"Kızıl! Sevgilim uyan!"
Sıçrayarak uyandığım kaçıncı kabustu bilmiyorum, ama en etkilisiydi.
Gerçek olma ihtimali bile tüylerimi diken diken etmişti.
Jisung'un sımsıkı sardığı bedenim, küçük bir kedi yavrusunun bedeni gibi titriyordu. Bir yandan saçlarımı okşarken, belli belirsiz duyulan bir sesle de içimi rahatlatmaya çalışıyordu.
"Geçti sevgilim, buradayım."
Burada olman neden korku, endişe veriyor ki Jisung?
Telefonumu açıp saate baktığımda duruma şaşırmamıştım, saat sabahın altısıydı.
Deli gibi terlemiş, zorlukla nefes alabiliyordum.
Kalkıp elimi yüzümü yıkadım, aynadaki bembeyaz olmuş tenimde gezdirdim gözlerimi.
Çökmüşüm amına koyim.
Bugünden itibaren, artık Jisung'un hareketlerine dikkat edecektim.
Arındırıcı bir duşun ardından, Jisung'la olayı konuşmamıştık. Daha doğrusu konuşmak istememiştim, bunu ona nasıl anlatabilirdim?
Daha fazlasıyla erken olduğu için incelemem gereken davaların dosyalarını alıp balkondaki sehpaya yaymış ve onlarla ilgilenmiştim.
Saat öğlene gelirken, koltukta oturmuş öylece televizyon izliyorduk.
Gözüme çarpan bir şeyler mi vardı, yoksa ben mi manyamıştım?
Jisung'un dövmeleri dikkatimi çekti; hepsi küçük küçüktü ama bir anlamı olmalıydı.
Elinde çizgilerden oluşan, boynunun ense tarafında anlamlandıramadığım bir şekil, kolunun dirseğinin iç tarafındaysa ay ve güneşten oluşan bir dövmesi vardı.
Davalardaki M harfinin yerlerinin bazılarıyla aynıydı, tesadüftür.
Ben davaları incelerken Jisung hiç oralı olmamış, bir süre kediyle oynayıp ardından da sadece telefonuyla ilgilenmişti.
Buradan bir şey çıkarmalı mıydım emin değilim...
...
Sabahın köründe gördüğü kabusla uyanması, zaten yeterince canımı yakmıştı.
Onun böyle durgun, kötü olması canımı yakıyordu.
İsmimi sayıklamıştı defalarca, korkuyordu bir şeyden. Katil olduğumu öğrenme ihtimali var mıydı?
Hadi ama, hiç açık vermemiştim ki. Nereden anlayacaktı?
Hyunjin bazen Minho'nun aklına girmeyi başarıyordu, ama bu konuda başarmamalıydı.
İçimdeki huzursuzluk asla geçmeyecekti, suçluydum ben.
Kolay kolay ağlamazdım, ama konu Minho olunca sulugöz bi herife dönüşüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood, Sweat And Tears
Fanfiction"İki seçenek var kızıl, ya ölüm ya kodes. Razı mısın benim için kendini ateşe atmaya, buna değer miyim?"