Merhaba canım okurlarım.Uzun zamandır bölüm atamadım.Sınavlarım vardı.Neyseki bitti hepsi :) Artık bol bol bölüm atmayı planlıyorum ama yine de haftaya için söz veremem.Müsait olursam atmaya çalışırım.Bu arada finale az kaldı...
Jules'in ölümünden bir hafta geçmişti.Robert okulları devralmıştı.Artık istediğimiz gibi özgürce gezebiliyorduk.Robert Jules'in ailesini bağışlamıştı ancak onları ülke dışında sürgün etti.Aynı şekilde yandaşlarını da sürgün etti.Hayatımız yavaş yavaş normale dönüyordu ancak tek bir sorun vardı.Howel.Şu anda ne yapmaya çalıştığı hakkında pek bir fikrimiz yoktu.Yine de her ihtimale karşı hazırlıklıydık.Howel'ın yanında bir ordusu yoktu ki bu da bizim için bir avantajdı.Öte yandan ben hala kitaplıkta bulduğumuz mektupta ne demek istediğini düşünüyordum.Hem Jules'in ruh eşi hem de ben hayattaydım.Howel amacına ulaşamamış bu yüzden mi geri dönmüştü yoksa başka bir şey mi vardı.Bilmiyordum.
Robert ve ben eski hayatlarımıza geri dönmüştük.Ben çok sevdiğim doktorluk mesleğime o da vampir okullarında hem öğretmen hem de müdür olmaya devam ediyordu.Bugün ikimizin de izin günüydü.Buz pateni yapmaya karar vermiştik.Daha önce hiç deneyimlememiştim.Normal paten sürmeyi biliyordum bu yüzden çok zorlanmayacağımdan emindim.Üstümü giyindim.Saçlarımı yukardan sıkı bir at kuyruğu yaptıktan sonra hazırdım.Aşağıya Robert'ın yanında indim.
"Artık gidebiliriz"dedim kapıya doğru yöneldim.
Robert askılıktan benim siyah kapişonlu ceketimi uzattı."Bazılarımız vampir değil üşüyebilirsin"dedi.Buz pateni pistinin soğuk olacağını unutmuştum.
Arabaya bindik ve yola çıktık.Yaklaşık yarım saat sonra piste gelmiştik.İçeri de çok az insan vardı.Girer girmez yüzüme soğuk bir esinti çarpmıştı.İyi ki Robert ceketimi almıştı.Kendimize uygun patenleri seçtik.Buz patenlerinin bağcıklarını bağlamak neden bu kadar zordu?Ben daha bağcıklı ayakkabılarımı doğru düzgün bağlayamıyordum.Kendi patenlerimin de bağcıkları yoktu.Robert benim çabalarımı fark etti.Ve benim için bağcıklarımı bağladı.
"Çocuk gibisin İrina"diye söylendi.
"Bazılarımızın uzun yıllar tecrübesi yok"dedim. Elimi tuttu ve piste çıktık.Buz kaygandı.Kayıp düşmemek için Robert'ın koluna yapıştım. Altımda tekerlek yerine çelik olması alışık olmadığım bir durumdu.Kesinlikle tekerlek üstünde durmak çok daha kolaydı.
En sonunda cesaretimi topladım ve Robert'ın kolunu bırakıp kendim sürmeye çalıştım.
"Bak Robert sürebiliyorum."dedim birkaç adım gitmiştim ki kalçamın soğuk buzla temas etmesi bir oldu.Nasıl olduğun anlamadan düşmüştüm.Robert ise bana bakarak gülüyordu.
"Ne gülüyorsun ya.Senin nazarın değdi.Ondan düştüm"diye söylendim.Asil hareketlerle yanıma geldi ve benim kalkmama yardım etti.
"Üşüdün mü sen "dedi elini yanağıma koydu.
"Bazılarımız vampir değil"dedim.Üşümüştüm ama çok da değil.Sadece burnum ve yanaklarım biraz kızarmıştı.Kızaran burnumun ucundan öptü.El ele tutuştuk ve birlikte kaymaya devam ettik.Etrafımızda bizim gibi birkaç çift daha vardı.Kenardan dönerken yanlışlıkla Robert'ın elini bıraktım.Kenardaki duvara çarpıp yere düştü.Bu sefer gülme sırası bendeydi.
"İlahi adalet işte "dedim.
"Yok senin güzelliğin dikkatimi dağıttı ondan düştüm."dedi.Zaten kızarık olan yanaklarım daha çok kızardı.Yanında gidip kalkmasına yardım ettim.
"Bak Robert geri geri gidebiliyorum"dedim.Patenle geri geri sürüşümü gösterdim.Ayağım kaydı tam yere düşecekken Robert beni belimden yakaladı.