Balayı odamız otelin tam denize bakan tarafında bir suit odaydı. Balkondan çıktığımızda direkt denize açılıyordu. Odanın etrafındaki uzun ağaçlar da bizi iyice izole ediyor ve atmosfere ilginç bir hava katıyordu. Etrafımızda başka oda yoktu, bu da odayı daha da romantik bir hâle getiriyordu. İstediğimiz gibi hareket edebiliyor ve ses çıkarabiliyorduk:) Ormanın içinde ve denizin tam kenarındaydık ve Efe yanımdaydı, sevdiğim adam benimleydi. Daha ne isteyebilirdim ki..
Oda o kadar hoşumuza gitmişti ki 3 gündür neredeyse hep odada takılıyorduk. Ortak alan kullanmak ve başka insanları görmeyi ikimiz de istemiyorduk âdeta. Sadece o, sadece ben...Ben akşam yemeği için hazırlanırken Efe de biraz kestiriyordu. Siyah bir elbise giymiştim. Bu elbiseyi sırf balayımızda giymek için gelinliğimi seçerken almıştım ve gerçekten de içinde oldukça hoş göründüğümü kimse inkar edemezdi:) Bugün normalde yaptığımın aksine biraz daha fazla özenmek ve abartılı olmak istemiştim. Efeyle geçirdiğimiz bu 3 gün boyunca gerçekten de sevilmenin verdiği o mutlulukla kendimi daha da güzel ve özel hissediyordum. Normalde çok sürmediğim kırmızı rujumu çıkardım, bu ruju sadece özel günlerde sürüyordum çünkü asla dudağımdan çıkmamak gibi bir huyu vardı. Kapağını açıp dolgun dudaklarıma ruju iyice yedirdim. Güneşten yanan tenime herhangi bir şey sürmek istemediğimden ufak bir aydınlatıcı sürdüm ve maskaramı da sürerek makyajımı tamamladım. Elbisem askılı bir elbiseydi. Vücudumu tam sarmıyordu, efil efil olmasını seviyordum. Siyah rengi ise beni sexy gösteriyor ve üzerimdeki yaz havasını tamamlıyordu. Tam saçlarımı toplamak için bir toka arayışına girmiştim ki belime dolanan bir çift el hissetmemle irkildim.
Günler nasıl geçiyor bilmiyordum. Burada, hayatımın aşkı olan bu güzeller güzeli kadınla evlenmiştim. Bir aile kurmuştuk ve şu anda da balayımızdaydık. Şimdiye kadar kendimi hep şanssız bir adam olarak tanımlayan ben, devranın döndüğü için çok ama çok mutluydum.
Neredeyse 1 saattir kestiriyordum. Buraya dinlenmeye gelmiştik ama asla da dinlenemiyorduk:) Ve bundan da asla şikayetçi değildim. Ses çıkarmamaya çalışarak uzandığım dağınık yataktan kalktım ve banyoda hazırlanan güzeller güzeli kadının yanına doğru ilerlemeye başladım. Kapının önüne geldiğimde hâla beni fark etmemiş olan eşimi izlemeye başladım. Böyle bir şeyi hak edecek ne yaptığımı düşünüyordum. Böyle bir kadını, böyle özel ve güzel bir sevgiyi. Ve en çok da onun güzelliğini.. Siyah bir elbise giymişti ve üzerinde o kadar güzel duruyordu ki, kıvrımlı hatlarını da belli ediyordu. Kendimi daha fazla tutamadım. Ellerimi beline sardım. "Selam güzellik, bu nasıl bir elbise böyle.. Aklımı başımdan aldın..."Ellerimle saçlarını topladım ve kenardaki tokayı alarak bağlamaya çalıştım. Bu sırada o da kıkırdayarak gülüyordu. "Ya utandırma beni Efe, nasıl olmuş? Yakışmış mı, biraz özenmek istedim."
Aynadaki yansımamıza baktım. O çok güzeldi, bense eh işte bir adamdım. (Sorry ulvi:) Kollarım onun belinde, onun elleri saçlarında, dünyanın en güzel görüntüsüydü. "Dünyama bir güneş gibi açıyorsun Tuğçem, ne yakışmaması. Şu hâlimize bir baksana.." Dedim gözlerimin dolduğunu fark etmemiştim.Aynaya bakarken Efemin gözlerinin dolduğunu fark etmemle ona doğru dönmem bir oldu. "Sevgilim, noldu? Ama kıyamam ki sana ben." Onu böyle görünce benim de gözlerim dolmuştu. Bu kadar sulu göz bir çift olmamız bana da sürpriz olmuştu:)
"Ya birden seni böyle görünce, bizi böyle ayna karşısında bu kadar huzurlu ve mutlu görünce dayanamadım sanırım sevgilim. Napayım elimde değil. O kadar aşığım ki inan." Bir yandan gülümserken bir yandan da gözlerinden akan mutluluk gözyaşlarını sildim kocamın. "Biliyorum sevgilim, inan ne hissettiğini çok ama çok iyi anlıyorum. Seni o kadar çok seviyorum ki.." Gözyaşlarının aktığı yerleri öpe öpe dudaklarına geldim ve en son uzun bir öpücük de dudaklarına bıraktım.Sevdiğim kadın tüm yüzümü öperken ben de onun kıvır kıvır saçlarında ellerimi gezdiriyordum. Beni böyle güzel ve naif bir şekilde sevebilmesine hâla alışamamıştım. Bir insan nasıl bu kadar güzel kalpli olabilirdi ki... Ve beni nasıl bu kadar çok seviyordu... Dudaklarıma kondurduğu o uzun ve güzel öpücük sonrasında kendime geldim ve dudaklarımı yalayarak sevgilime karşılık verdim. "Tadı da çok güzelmiş, neli bu vişneli mi?" Diye sordum sırıtarak. "Evet evet vişneli ama ufak bir sorunumuz var ki ben senin tüm yüzünü öptüm az önce biliyorsun değil mi?" Yüzünde muzip bir sırıtış olan sevgilime şaşkınlıkla bakakaldım. "Düşündüğüm şey mi oldu yoksa?" Der demez tekrar aynaya baktım ve tüm yüzümde oluşmuş ruj izleri karşısında bir kahkaha patlattım. Benim gülmemle ikimiz de durmadan gülmeye başladık. Kırmızı ruju tüm yüzüme dağılmış ama onun dudaklarında en ufak bir bozulma bile olmamıştı. "Vay anasını arkadaş, nasıl bir rujmuş bu böyle." Demeye kalmadan eline aldığı telefonuyla fotoğraflarımı çekmeye başladı Tuğçem. "E poz ver hadi kocacım, böyle de çok güzel oldun yalnız kırmızı kırmızı çok yakıştı. Hem de tüm yüzünde benim izim olmuş oldu fena mı:)" Telefona doğru poz verirken hiç de gocunmadığımı fark ettim. Onunlayken kendimdim ve beni öyle seviyordu. Daha ne isteyebilirdim ki bu hayattan...