Kermes

5 0 0
                                    

Kermesleri hiç duydunuz mu? Belki günümüzde bu gelenek eskisi kadar rağbet görmüyor olabilir ama benim ilk okul yıllarımda çok meşhur bir gelenekti. Herkes evden bir şeyler getirirdi ve okul bahçesine bir stand açardı ve bu standlarda; ev hanımlarının el işleri, engelli çocuklara destek amaçlı satılan araçlar, kullanılmayan ve unutulmaya yüz tutmuş kitaplar, tablolar, seramik figürler, renkli renkli takılar ve göz alan bir sürü eşya satılırdı ve buradan kazanılan para ya okula destek amaçlı giderdi ya da engelli çocuklara bağışlanırdı. Ha bana gelirsek çok severdim kermesleri çünkü kermeslerde illa kısır veren birisi çıkıyordu. Kendimi bildim bileli kısır manyağıyım ve bu hayatım boyunca böyle süre gelmiştir.
Evet tek sorunumuz bu heyecanlı günün benim salaklığım yüzünden en kötü günüme dönüşmesini anlatacağım sizlere.

Sabah gereksiz bir neşeyle uyanmıştım çünkü okulda kermes vardı şahsen o yaşlarda kermesin ne olduğunu pek bilmezdim tek bildiğim şey okulun hoparlörlerinden çalan o güzel müzikler, etrafı süsleyen balonlar ve flamalardı ha birde kısır. Klasik Sabah rutinimi yaptıktan sonra evden apar topar çıkardım annemi çünkü adının ne anlama geldiğini bile bilmediğim bir etkinlik vardı okulda. Neden olmasın çünkü ben bir çocuğum ve ota boka ilgim var. Heyecanlı adımlarla binadan çıktık ve o yorucu yokuşu tırmandık tabi her sabah yokuşun solunda duran karakolun köpeğini atlatmak vardı bu işin içinde ama yapılacak bir şey yoktu artık alışmıştım bu duruma. Bir süre yokuşla cebelleştikten sonra okula yaklaşmıştık ama içimde garip bir gerginlik vardı. "Ha şöyle bir detay vereyim ben hayatım boyunca gergin bir karakterdim aslında gerginliğim sinir, öfke gibi değil de bilinmeze karşı olur" bu gereksiz detayı sizlere verdiğime göre hikayemize devam edebiliriz. Okula yaklaştıkça içimi garip bir duygu kaplıyordu ama bunu asla anlamlandıramıyordum. Çocuk aklı ne denebilir ki çöpten oyuncak bile bulsa heyecanlanır. Sonunda okulun bahçesine varmıştık aslında ortam tam tahmin ettiğim gibi değildi ama yine de eğlenceli bir ortam beni bekliyor gibiydi tabi günün sonunda yaşanacak o saçma olay dışında.

Annemle birlikte okula girdik ve hemen koşturarak etrafı turlamaya başladım ama pek hayal ettiğim gibi bir ortam yoktu; bir sürü yetişkin işi takılar, seramik figürler, kitaplar, tablolar... Hiçbiri bir çocuğun ilgisini çekecek şeyler değildi ama en azından arkadaşlarım buradaydı yani hiç yoktan benim açımdan arkadaşlarımdı.

Boş boş stantları dolaştıktan sonra bir stant dikkatimi çekmişti aslında çok gerekli şeyler yoktu ama bir kitap ayracı gözüme batmıştı. Üstünde iplerden saç gibi duran biraz püskül ve gövdesinde bir damadı andıran bir takım elbise çiziliydi. Dışardan bakılınca çok gerekli bir şey değildi ama yine de dikkatimi çekmişti. Aslında bütün silsile bu ayracı almam ile başlayacaktı.

Günün geri kalanı neşeli ve yorucu geçmişti ve sonunda hocamız bizi sınıfa çağırmıştı ve tam hatırlamasam da bir konuşma yapmıştı günün anlamı üzerine. Konuşma bittikten sonra herkes bahçeye dağıldı ve yanımda kim vardı tam hatırlamıyorum ama ikimiz sınıfta kalmıştık. Yanımda bulunan şahsın gazına gelip sınıftaki bir kızın ayracını kırıp kantini içine fırlatıp kaçmıştık. Tabi ki de bu durumun ortaya çıkması çok uzun sürmedi aslında gereksiz bir olay ama saçma bir şekilde beynimde yer edinmişti. Her şey kantinde bulunan kameralar ve kantincinin boş boğazlığı yüzünden ortaya çıkmıştı ve bu olaydan sonra tek hatırladığım hocanın beni boş  bir odaya çekip baya kızdığıydı. Neden beynimde bu kadar yer edindi bilmiyorum ama saçma bir şekilde beynimin tozlu raflarına kazınmış bir anı olarak kaldı.






Bir Çocuğun GözündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin