Uçlu Kalem

4 1 0
                                    


Bizim sınıf biraz değişikti aslında ama yine de bir şekilde herkes birbiriyle anlaşabiliyordu. Sınıfı birbirinde tutan bir sistem vardı. Kırmızı elma adında bir sistemdi sistemi açıklamak gerekirse bir elma resmi düşünün ve sınıfta belli konularda başarı sağladıkça elman kırmızıya boyanıyordu ve en sonunda kıpkırmızı olunca bir ödül elde ediyordun. Bu sistem sınıfı bir süre ayakta tuttu ama eninde sonunda kargaşalara yol açtı orası ayrı bir hikaye. Asıl konuya gelmek gerekirsek zihnimden silinmeyen anılardan biri ise 1.sınıfta olmuştu. Pek net hatırlamasam da Ali Yasin adlı çocuğun gözünün hemen yanına hata ile kalem saplamamdı. Aslında olay canice gözükse de benim pek bir suçum yoktu. Kendimi bildim bileli belli başlı noktalardan gıdıklanan birisi olduğumdur ve olayda tam bunun üzerine gelişmişti. Olay dersin tam ortasında sıra arkadaşım olan Alinin şaka olsun diye tikimle oynayıp anlık bir refleksle elimdeki kalemi onun gözüne saplamamla bitmişti. Sorun burada başlıyordu bu olaydan sonra müdür annemi çağırmıştı ve çocuğun ailesi benden şikayetçi olmuştu sanki bilerek yapmışım gibi de azar işitmiştim. 

Bazen olaylar göründüğü gibi olamayabiliyor ama insanlar bunu pek anlamıyor ve tamamen kendilerini haklı çıkarmak için her şeyi yapabiliyor. Bu yüzden hayatım boyunca her şeye geniş bir pencereden bakan biri oldum ne kadar sessiz sakin dursam da emin olun  beynimin içinde dönen onca düşünceden kimsenin haberi yok.

Olaya dönmek gerekirse biraz da size annemin bu olay üzerine bana yaşattığı travmadan bahsedeyim. Okula gelip gittiğinden haberim bile yoktu ve okul bitiminde beni almaya geldiği yerde yoktu. Annemi göremeyince telaşa kapıldım ve gözüme annemin en yakın arkadaşı olan Arzu teyze ilişti. Fakat ben gerginlikten ölürken kadın bana bakarak sadece gülüyordu. Annem nerde diye sorduğumda bana dönerek karakola götürdüler dedi ama hala gülüyordu. O kadar sinirimi bozmuştu ki bu durum ama bir yandan annemi de merak ediyordum ama elimden bir şey gelmiyordu beklemekten başka. Zaman geçtikçe pişmanlık ve korku duygusu tak diye içime yer  etti ama yine de neşem eksilmiyordu. Şahsen hayatım boyunca çoğu negatif duyguyu gülüp eğlenerek kapatan biri olmuşumdur o yüzden pekte sırıtmıyordu. Zaman gittikçe ilerliyordu ama annem ortada yoktu. Tamı tamına 45 dakika sonra sokağın sonundan birisi okula doğru yaklaşmaya başladı fakat yavaş adımlarla geliyordu. Yaklaştıkça o kişinin annem olduğunu fark ettim ama tek sorun; Başını yere eğmiş, saçları dağılmış ve en önemlisi de yüzünde değişik bir ifade vardı. Yaklaştıkça elim ayağım birbirine dolanmaya başlamıştı çünkü annemi hiç böyle görmemiştim ama bir yandan da meraklıydım. Ne olduğunu merak ediyordum ta ki annem yanıma gelir gelmez bana bağırmaya başlayana kadar. Hayır anlamadığım daha olayı benden dinlememiş bile ama yine de kendini haklı çıkarmaya çalışıyordu ve başardı da. Ona ne olduğuna gelirsek dediğine göre karakolda dövmüşler. Şahsen bir çocuk için inandırıcı ama bir yetişkin için basit ve ucuz bir yalandı ama salak kafam buna inanmayı tercih etti. Ve bu olay burada bitmedi de yol boyu hatta yıllar boyu benle geldi. 

Annem hakkında biraz bahsetmek gerekirsek; Bir o kadar neşeli, şakacı, pratik zekalı ve zeki ama bir o kadarda sinirli, ani iniş çıkışları olan ve beş yıl önceki olayı güncel kavgada sana koz edebilecek bir insan. İşte bu yüzden onla girdiğim neredeyse bütün kavgaları kaybettim belki kazandıklarım olmuştur ama onları da içimde yenemedim. Şuan yaşım yirmi olabilir ama içim yetmişlerine vardı bile. Güvenin bana kova kadını ile yaşamak kolay olmuyor hele siz terazi iseniz ortalık savaş yerine dönüyor. Aslında iki taraf da alttan alsa bütün problem çözülecekti ama bunu ne ben ne de annem yaptı. Bu böyle bir döngü şeklinde yıllarca gitti ve büyük ihtimalle son bulmayacakta ama olsun iyi tarafından bakmak lazım; İnsan yapısı gereği bir şeylerden ders alma kabiliyetine sahiptir; Kırıldıkça, zarar gördükçe, yıprandıkça o olaya karşı istemsiz bir duvar örer ve bu duvarı tekrardan aşması ve eski güvenine dönmesi aylar hatta yıllar alır. En kötüsü bu süreçte her şeyi bitirip o duruma ya da kişiye karşı her şeyini kaybetmesidir. İçten içe ne kadar sevgi ve güven hissetse de yaşanan olaylar yüzünden o kişiye ait bütün anıları ve duyguları siler. Ben buna reddediş desem de bilim buna travma diyor. Olanların bir travma etkisi bırakmadığını ne kadar reddetsem de bilincim ve bünyem bunu ispatlar nitelikte karşıma çıkıyor. Geçmişten ne kadar ders alsak da bazı olaylardan ders alamayacak kadar darbe alırız ve zihnimizin bir köşesinde mayın gibi durur; Zaman zaman patlayıp bizi o ana götürür ve tekrardan zihnimizin tozlu raflarına gömülür gider. İşte bu anılar insanı insan yapan ve karakterine yön veren en büyük etkenlerdir. Çünkü insan yapısı gereği kırıldığı noktalardan kendini inşa eder. Ama bazılarımız hala inşa sürecinde olabilir. Lütfen o kişilere karşı nazik olun. Dışarıdan ne kadar sevecen gözükseler de içinde koskoca bir okyanusta yolunu bulmaya çalışan bir kaptan olabilir. Elinde hiçbir teçhizatı olmayan yapayalnız bir kaptan...



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 24 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Çocuğun GözündenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin