Bölüm 11: Meyus

216 29 50
                                    

Değerli kalem arkadaşlarım hepinize selamlar

Görüşmeyeli iyisinizdir umuyorum.

Beni sorsanız eğer, her zamanki gibiyim derim.

Yapay Zeka aracılığıyla yaptığım karakter çalışmalarını Yükledim bu bölüm. Fikirlerinizi merak ediyorum. Beğenirseniz diğer karakterlerimiz için de yaparız.

Beni üzen tek konu bunca emek vererek her satırı için uzunca düşünerek yazdığım bu kurgumun değerinin bilinmemesi.

Lütfen gören, okuyan herkes oy versin ve en az bir tane yorum yapsın. Kurgumuzun yükselmesi açısından bu çok önemli.

Fazla uzatmayarak bölüme geçiyorum.

Keyifli okumalar🎈


💙ON BİRİNCİ BÖLÜM:🖤

"MEYUS."

💙🖤

*Önümde gri bir yol var. Umut kadar beyaz değil, umutsuzluk kadar da siyah değil. Olması gerektiği gibi, dünyanın kendisi gibi, gri bir yol.

Melina'dan:
***********

Fakat tam konuşmalarımızın sürdüğü sırada pastanenin kapısının açılmasıyla hepimizin dikkati anında oraya yönelmişti. Zira kapalı yazısına rağmen kapıyı kim açabilirdi ki?

Saniyeler sonra gözlerim gördüğü manzara karşısında fal taşı gibi açılmış, hepimiz oturduğumuz sandalyelerden fırlamıştık.

Çünkü gelen Leyla'dan başkası değildi. Ama Leyla dudağı patlamış ve kanlı, perişan, saçları dağınık, kısaca savaştan çıkmış gibi bir durumdaydı.

"Leyla?" Diye şokla seslendiğimde neler olduğuyla ilgili en ufak bir fikrim dahi yoktu. Onun bulunmasına sevinmeli miydim? Onu bile bilemiyordum çünkü durumu hiç de iyi gözükmüyordu...

Üstelik elinden yere bıraktığı büyük seyahat çantası gerilimi iyice yükseltiyordu.

"Oyy, Leyla kızım, ne olmuş, oyy," Dilber ablanın sesiyle irkildiğimde kendimi toparlamaya çalıştım.

Masadan birkaç adım uzaklaşarak Leyla'nın yanına vardım ve koluna girerek titreyen vücudunu ilerleterek boş olan sandalyelerden birine oturttum. Herkes hala şok içinde, pür dikkat bizi izliyordu.

"Leyla, ne oldu sana böyle?" Şoktan ilk ayılan Suna olmuş, fırlayarak soluğu Leyla'nın yanında almıştı.

Fakat Leyla, ciddi anlamda çok kötü gözüküyordu. Dudağının kenarı kanamıştı ve yanağında belirgin kızarıklık vardı. Bu sert bir tokat yediğinin habercisi gibiydi. Fakat bununla da bitmiyordu. Sol kaşının üstü patlamıştı, alnının sol tarafında kocaman morluk vardı. Tabiri caizse, savaştan çıkmış gibi duruyordu.

"Leyla, iyi misin canım? Ne oldu  sana böyle? Korkutma bizi hadi, konuş." Sessizliğini bozmayan Leyla'yı konuşturma umuduyla tekrar açtım ağzımı. Eş zamanda ellerimi de dikkatlice saçlarına çıkardım ve ufak dokunuşlarla gezdirdim parmak uçlarımı telleri arasında.

"Nazlı, bir bardak su ve bizim ilk yardım çantasını getirsene," Leyla konuşmayınca bakışlarımı yanımıza gelen Nazlı'ya çevirdim.

"Evet, getir lütfen de pansuman yapalım hızlıca yaralarına."  Suna'nın da sözleri üzerine Nazlı başını belli belirsiz sallayarak yanımızdan ayrılmıştı.

MAVİ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin