1

467 89 52
                                    

Han Jisung terk edilmiş bir oyun parkında tek başına oturuyordu. Esen rüzgarda dalgalı saçları uçuşurken, dudaklarındaki sigarasıyla derin düşüncelere dalmıştı. Genç olan berbat bir akşam yaşamıştı. Ne kadar düşünürse düşünsün bu çıkmazdan kurtulamıyordu.

Jisung kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Aya bakarken kurumuş göz yaşlarının yüzündeki izleri, acıyan gözleri, genç olanın acınası halini sanki yüzüne vurmak ister gibiydi. Sigarasını dudaklarından çekmek için elini kaldırmak bile istemeyen genç hayatın ağırlığı altında yorulmuştu.

Jisung derin düşüncelere dalmışken, "vay be!" diye bir bağırtı duydu. Jisung duyduğu sesle hem irkilmiş hem de korkmuştu. Kimsenin olmadığı bu eski parkta gece gece kimseyle uğraşmak istemiyordu. Sesin sahibi iyice yaklaşıp, "üzgünüm, parkın kenarındaki duvarın bu kadar yüksek olduğunu tahmin etmemiştim" dedi.

Jisung nefes verdi ve sesin sahibinin yüzünü görmek için daha da yaklaşmasını bekledi.

"İyi misin?"

"Ah evet iyiyim sadece ayağım takıldı."

Karşındaki adam onun yaşlarında görünüyordu, siyah saçları beresinin arasından görünüyordu. "Burada ne yapıyorsun?" diye sordu.

"Sen ne yapıyorsan sanırım ben de birazdan aynısını yapacağım. Biraz soju getirdim, benimle içmek ister misin?" diye sordu, yabancı genç adam.

"Uyuşturucu vermediğini nasıl bileceğim?" dedi sonra temiz yüzlü gence şöyle bir simasının nereden tanıdık geldiğini düşündü. Kendisiyle aynı mahallede oturan yaşlı kadının yanına uğrayan genç olduğunu anladı. Uzaktan gördüğü ve asla bu kadar yakından görme şansını yakalamadığı genç olduğunu hatırladı. "Biliyor musun, evet içelim, gel otur." dedi.

Genç adam, Jisung'un yanındaki banka oturdu ve çantayı aralarına koydu. Bir şişeyi Jisung'a uzattı ve diğerini kendisi için açtı. Jisung'un sigarayı dudaklarının arasına yerleştirmeden önce sojudan bir yudum almasını izledi.

Genç adam kendi sigara paketini çıkarıp bir tane sigara yaktı. Şişesini açarken sigarasını dudaklarının arasında bıraktı.

"Bu çok hoş, teşekkür ederim." Jisung içini çekti. "Ben Han Jisung, yirmi yaşındayım." diyerek yanındaki genç adama elini uzattı.

"Lee Minho, yirmi iki yaşındayım." yabancı kendini tanıttı.

"Buraya sadece içmeye mi geldin?" Jisung açıkça sordu.

Minho onu taklit ederek "Buraya sadece sigara içmek için mi geldin?" diye sordu.

"Evet, aynen onun için geldim." Jisung kıkırdayarak içkisinden bir yudum içti.

"Nasıl oldu da seni daha önce hiç görmedim?" diye sordu Minho.

"Buraya gelir misin?"

"Evet ara ara bu taraflara geldiğimde bu ıssız parkta bir şeyler içmeyi severim, sen?"

"Ben de ara ara burada sigara içmeyi severim." 

Jisung az önce ilk defa bu kadar yakından gördüğü yabancının ne kadar yakışıklı olduğunu fark etmişti. Keskin yüz hatları, iri gözleri, sivri burnunu süsleyen bir güzellik izi vardı ve soluk ay ışığı altında daha da yakışıklı görünüyordu. Yüzünde tek bir kusur yoktu.

"Sanırım kötü zamanlamamız varmış bu kadar gelip ilk defa karşılaştığımıza göre." Minho omuz silkerek bir içki aldı.

Jisung başka bir şey söylemedi, ikisinin üzerine rahat bir sessizlik çöktü. Birbirlerinin varlığının tadını çıkararak sessizce sojularını ve sigara içtiler. Jisung bunu itiraf etmekten nefret etse de böyle zamanlarda bir arkadaşa sahip olmak güzeldi.

YouthHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin