rüzgar değil bu puşt

22 5 2
                                    

"Ama abim izin vermezdi ki." "O da burada." şok üstüne şok yaşıyordum. Abim hem annemle babamın gelmesine izin vermiş hem de kendisi de mi gelmişti? Annemlerin yanına doğru yaklaştığımda boğazım düğümlenmiş, ne diyeceğimi bilememiştim. "Merhaba." "Evlenmişsin kızım, hiç yanında olamadık özür dileriz." annem sözünü bitirir bitirmez bana sarıldı. Sonra o geri çekildiğinde babam da sarıldı. "Abim nerede?" soruyu sorduğumda ana yere en yakındaki masayı gösterdiler. Abime doğru baktığımda onu tanıyamamıştım. Yanına gitsem, ne diyecektim? Söylenecek ne vardı ki? En önemlisi ise onun buraya gelmesindeki etken kimdi. Ona sormak istediğim çok şey vardı fakat boğazım düğümlenmişti. Hani ağlamak istersin ama ağlayamazsın, boğazın acımaya başlar ya. Onun gibi işte. Yanına doğru ilerlediğimde bakışlarını benden alıp başka yere çevirdi. "Neden bana bakmıyorsun?" onun da kendini sıktığı çok belliydi. Ama kendisi dik başlı bir keçi olduğu için kararından vazgeçmiyordu. "Abi?" o kelimeyi söylediğimde gözleri dolmuş bir şekilde bana döndü.

---

"Ben bir kız kardeş istemiyorum!" diye bağırıyordu abim. Ben küçük olduğum için hiçbir şey anlamıyordum. "O senin kardeşin, kabullenmek zorundasın!" babam kalın sesiyle bağırdığında ürkmüş ve ağlamaya başlamıştım. Annem hemen yanıma gelip beni kollarının arasına sarmış, kulaklarımı kapatmıştı. "Kabullenmeyeceğim. Sittin sene de geçse sevmeyeceğim onu!" babam bir sinirle içinde sümbüllerin olduğu vazoyu abime doğru fırlatmıştı. Annem ani refleksle çığlık attığında ağlamam iyice artmıştı. 

---

 "Bakamıyorum amına koyayım. Bakarsam ağlayacağım!" yüzümde hüzünlü bir gülümseme oluşurken oturduğum sandalyeden kalkıp ona sarıldım. İlk bir kaç saniye karşılık vermese de sonrasında kollarını bana sardı. "Abim." "Şunu dedin ya, bütün nefretim gitti." ona doğru gülümsediğimde ikimizin de gözü dolmuştu. "Ay şimdi ağlayacağım!" arkamızdan gelen sesle sesin kaynağına doğru döndük. Annem bize bakarak gülümsüyordu. Babamın elinde ise bir fotoğraf makinesi vardı. Büyük bir flaş gözümüze doğru aniden patladığında korkup abime doğru sığındım. O da ellerini hemen üstüme siper etti. Flaş bir iki saniye sonra gittiğinde babamın bizim fotoğrafımızı çektiğini anlamıştık. Birbirimize bakarak bir kahkaha daha attık ve abimi elinden tutarak piste çıkardım. "Ben oynamam." "Hayır, oynayacaksın." zar zor Erik Dalı oynamaya kaldırdım ve karşılıklı kurtlarımızı döktük. 

Düğünden sonra herkes evlerine dağıldığında sadece annem, babam, abim, ben ve Buğra kalmıştık. Salon sahibi artık kapatıyoruz deyince dışarıdaki bir kafede oturmuştuk. "Seni buralara hangi rüzgar attı abi?" "Rüzgar değil bu puşt attı beni." Buğra yalandan dudağını büzerek, "Ama aşk olsun, puşt oldu mu şimdi?" dediğinde gülmemi tutamamıştım. "Hayret, sen de kabul etmişsin." 

---

Ölüm dışında her şeyin bir çözümü vardır. Dertler çözülür, küsler barışır. Bu gece iki kardeş yıllar sonra tekrar bir araya gelmiş, birbirlerine olan nefretleri sona ermişti. Bu gece artık keşkeler bitmişti. 

MEY(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin