5- Dark Vacay

41 2 0
                                    

Az önce verdiğim kararla, yattığım yerden doğrularak odama doğru ilerledim. Eğer daha fazla uzanmaya devam edersem vaz geçeceğimi biliyordum. Dolabımı açıp üstüme uzun kollu siyah bir basic, altıma da siyah bir pantolon giydim. Başımı cama doğru çevirdim. Yağmur yağmıyordu, üzerime bir şey almasam da olurdu. Dolabımın yanında yığılmış çantalar içinden bez çantamı alıp içine not defterimi, kalemligimi ve tabletimi alıp dışarı çıktım.

Saatimi kontrol ettiğimde daha dersin başlamasına kırk dakika vardı. Hızla evimin olduğu sokaktan aşağı yürüdüm. Caddeye vardığımda cebimden sigaramı çıkarıp yaktım, yavaş adımlarla durağa ilerlediğimde bineceğim otobüsü geldiğini gördüm. Küfrederek sigaramdan son bir nefes aldım, daha yeni yakmış olduğum sigarayı yere atmak zorunda kalmıştım.

...

Ders başlayalı yarım saat oluyordu. Akşam beşe ders mi konulur? Öğleden sonraki ilk dersime girmiş olsam da şu anki ders fazlasıyla sıkıcı ilerliyordu. Uykum da gelmeye başlamıştı. Önümdeki eşyalarımı çantama tıkarak amfiden çıktım. Bahçeye çıkıp biraz dolaştıktan sonra kampüsten de çıktım. Saatimi kontrol ettiğimde altıyı biraz geçmiş olduğunu gördüm. Daha erkendi, ben de sokaklarda boş boş dolanmaya başladım. Yapacak bir şey bulamadığımdam Ay'a mama alıp eve dönmeye karar verdim.
Saat sekize geldiğinde aldığım mamayla birlikte evimin önündeydim. Merdivenlerden yavaş yavaş çıkıp bulunduğum kata ulaştığımda kapımın önünde oturan Yankı'yı görmeyi beklemiyordum. Beni görür görmez ayağa kalktı, üzerinde dün gece giymesi için verdiğim kıyafetler yoktu. Siyah pantalon üzerine kırmızı hırka tarzı bir bluz giymişti. Demek ona kırmızı yakışıyordu. Gülümsedim. "Ne zamandır bekliyorsun?"

Telefonuna bakıp "Bir saat falan." dedi.
Kenara çekildiğinde kapıyı açıp içeri geçmesini işaret ettim. "Evde olursun diye düşünmüştüm." dedi çekingen bir tavırla.

"Okula gittim."

Gülümsedi, "İyi yapmışsın." derken. Üstündeki ceketini çıkarıp koltuğa oturdu. "Ailenle ne oldu?" diye sordum.
Histerik bir şekilde güldü. İyi şeyler olmamıştı anlaşılan. "Seminer mi etkinlik mi ne, bir şey için şehir dışına çıkmışlar. Bana haber verme gereği bile duyulmadığı için aramamışlar." dedi. Ailesine bahane sunmak zorunda kalmadığı için şanslıydı ama neredeyse intihar edecek oluşu ve birkaç gün ortadan koybolmuş olmasının fark edilmemesi... Korkunç. Yazık. Ben öyle bir durumdayken ailem de benden haberdar olmamıştı ancak bu çok farklı bir boyut. En önemlisi ailemle aynı şehirde bile yaşamıyordum, bilmemeleri normaldi. Ama onların yaptıkları kabul edilemezdi.

"Aman neyse, açıklama yapmak zorunda kalmadım." dedi gülerek. Güldü, çünkü elinden bir şey gelmiyordu. Güldü tekrardan.

"Aç mısın?" diye sordum.

"Yolda bir şeyler atırdım. Asıl sen aç değil misin?" dedi.

"Hayır."

"Nasıl ya? Tanıştığımız günden beri doğru düzgün hiçbir şey yemedin."

"Hayatıma hoşgeldin." dedim gülümseyerek.

"Karnım aç ve sen de benimle birlikte yiyeceksin." dedi kaşlarını çatarak. Sinirli gözükmeye çalışıyordu ama bu hali onun daha da tatlı gözükmesine sebep oluyordu.

"Aç değilim." dedim tekrardan.

"Sormadım. Tek başıma yemeyi sevmiyorum. Zorundasın." dedi parmağını tehditkar bir şekilde sallayarak. Farkında değildi ama gerçekten çok tatlı gözüküyordu bu haliyle. İtiraz edip onunla daha fazla uğraşmak istesem de "Peki." diyerek kabul ettim dediğini.

Koltukta bağdaş kurarak oturdu, cebinden çıkardığı telefonunu açarak "Ne yeseeek?" dedi.

"Sen seç." dedim. Başıyla onayladı. Kısa bir süre sonra "Pizza?" dedi bana dönerek.

The Eclipse -gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin