Bir haftadır yine kendimi eve kapatmıştım. Ancak bu kez sebebi bok gibi hissediyor olmam değil. Yani öyle hissediyorum ama yeni bir depresyon döngüsünün başlangıcı değildi bu. Yalnızca dışarı çıkmak istemiyordum, okula birkaç gün de olsa gitmek beni yormuştu. Hava kararıyordu, akşam olmak üzereydi. Duştan yeni çıktığım için ıslak olan saçlarımı kurutmaya üşenmiş ve başıma sardığım havluyla birlikte oturma odasında oturuyordum. Ay ise yanımda duruyor, ona aldığım oyuncaklarla oynuyordu. Evet, sonunda Ay için alışveriş yapmıştım. Artık eşyaları eksiksizdi.
Karnım acıkmıştı, mutfağa girip abur cubur dolabını açtım. Bomboştu. Alkol dolabım da aynı şekilde boştu. Uzun zamandır alışveriş yapmıyordum, üstüne üstlük bir süredir evden çıkmamıştım. Dolapların dolu olmasını beklemek saçmalık olurdu. Odama girip siyah deri ceketimi elime aldım. Oturma odasındaki Ay'ın yanına ilerledim, "Ben çıkıyorum." dedim meraklı gözlerle bana bakan kediye. Anahtarımı cebime atıp ayakkabılarımı giydim. Dışarı çıktığımda elime aldığım ceketi sırtıma giydim. Hava biraz serin olsa da çok da soğumamıştı.
Hızla evimin olduğu yokuştan aşağı inmeye başladım. Sokağın başındaki büfeye gitmeyecektim bu kez, orada doğru düzgün bir şeyler olmuyordu. Yakınlarda herhangi bir tekel bulunmuyordu. Ben de ara sokaklardan geçerek aşağıdaki caddeye doğru ilerledim. Orada büyük bir market vardı, ev için alışveriş de yapabilirdim. Cadde bana uzak olduğu için yaklaşık yirmi dakika sonra marketin içine ancak girebilmiştim. Kapının yanında alışveriş arabası alıp ayağımı önündeki demirlere koyarak scooter gibi sürmeye başladım. İlk olarak temel şeyleri alıp ardından biraz meyve ve sebze aldım. En sonunda alkol reyonuna ilerleyip almam gerekenleri doldurdum arabaya. Kasaya doğru ittim alışveriş arabasını. Önümde iki kişi vardı yalnızca. Sıra bana geldiğinde kasiyer aldıklarımı tek tek kasadan geçirdiği esnada arkamda hareketlilik oldu. Bir el omzuma dokunuyordu. Kaşlarımı çatarak arkama döndüğümde sarışını görmeyi beklemiyordum.
"Yankı?"
Kendi aldıklarını da benimkilerin arasına koyup birlikte geçirilmesini sağladı. En sonunda benim aldıklarımı da ödemek için ısrar etmişti. Ben de daha fazla ısrar etmemesi adına kabul ettim.
Marketten çıktığımızda ikimizin de elinde dolu birer poşet vardı. Sanırım bir şeyler almayı biraz abartmıştık.
Ağır adımlarla yürürken Yankı birden durdu. Hala neden benim aldıklarımı da ödediğini, neden burada olduğunu veya neden bir süredir onu göremediğimi sormamıştım. Evet, en son yaklaşık iki hafta önce konuşmuştuk. Telefon numaralarımızı hiç almamış olduğumuzdan ne o arayabilmişti ne de ben."Şey..." dedi nasıl söze başlayacağını bilemiyor gibi görünüyordu.
"Nasılsın?" dedi birden.
Omuz silktim umursamazca. İyiyim demek yanlış hissettirmişti. "Bu gece sende kalabilir miyim?" dedi.
"Tabii." Sonuçta ilk defa kalmayacaktı değil mi?
"Teşekkür." dedi kısık bir sesle.
"Bir şey mi oldu?" diye sordum.
"Ailemle tartıştık. Bu gece evde kalmak istemedim."
"Anladım."
"Aslında biraz da seni görmek istedim." dedi ayağının önündeki taşla oynarken.
Dediği şeye gülümseyip kolumu omzuna attım."Gelmedin hiç."
"Sen de gelmedin!" dedi, başını bana doğru çevirerek.
"Ne evinin yolunu biliyorum, ne hangi okulda okuduğunu. Numaran da yok ki."
Başını yeniden yere eğdi. "Doğru ya."
Utanarak dediği şeye sesli bir şekilde güldüm. Evimin olduğu yokuşun önüne geldiğimizde sordum. "Eve mi sahile mi?" bulunduğumuz caddeden sahile çok yoktu, ara sıra buralarda takılır ardından sahilde otururdum uzun süre.
Yüzüme baktı kısa bir süre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Eclipse -gxg
ChickLitHayatın farklı yönlere savurduğu iki gencin rastgele bir karşılaşması...