Gökyüzü sensiz kalmış bu gece... Ey benim hatunum! Ben sen varken varım sen yokken söyle hele nasıl olayım. Uçsuz bucaksız bir kaldırımda ilerlerken nurundan sıyrılmış gökyüzüne doğru bakamadım bu gece. Hani yıldızlar bir daha yeryüzüne insan olarak inemezdi? Onlardan ne farkın kalmış... Tek bir ışık parçasının sinmediği odanın duvar köşesine siniverdim bu gecede hatun. Bekliyorum... Ölüye ayağa kalk der gibi, ateşe su ile yaşamayı öğren der gibi...
***
Bugün hava ayrı bir soğuk, sanki umutlardan zifiri rüzgarlar esiyordu dört bir yana. Elindeki suyu karşısındaki delikanlıya uzatan Musa hoca omzunu sıvadı._ aklın başına geldiyse söyle bakalım inancın ne islam ise hiçbir kitabında böyle bir hareket yer almaz. Evime geldin karşımda kızımı azarladın delikanlı...
Suyundan bir yudum aldıktan sonra başını mutfak kapısına yöneltti.
_ o senin kızın olamaz!
Musa hoca istiğfar çekerek önüne oturdu.
_ neden?
İri gözlerine çerçeve olmuş kirpiklerini zemine doğru devirdikten sonra bir of çekti.
_ sen bir yıldız değilsinde ondan.
_ bak delikanlı ne yaşadın bilmiyorum ne derdin varsa da Allah sana yardım etsin ama efendi uygun değil topla kendini.
_ vakit... Vakit geldi bey amca.
Musa hoca bir türlü olanları anlamayınca müsaade isteyip mutfağa girdi. Zeynep endişeyle ayaklanırken annesi oturduğu yerden sorular soruyordu.
_ hayrola bey ne olmuş benim kızımla ne alakası var bunun?
_ baba...
_ Zeynep ona çarptığın zaman ona ne dedin?
_ hiçbişey baba o dedi nuruna ne ettin dedi.
_ subhanAllah!
_ baba o iyi mi?
_ psikolojik sorunları var anladığım kadarıyla kızım. Affan'a ayıp oldu.
Musa hoca salona geri döndüğünde kapıyı açık ve gencide gitmiş buldu.
***
Sabahın erken saatlerinde mescid ehli yollara düşmüştü.
_ ne o beşik mi salladın?
_ bütün gece sayıkladın Zeynep uyuyamadım senin yüzünden!
_ uyandıraydın ya...
_ denemedim mi sanki!
_ tamam canım ne bağırıyorsun erken yaşlanırsın he bu kadar sinir fazla.
_ şaka gibisin Zeynep neyse ben dükkana uğrayacam anama dersin.
_ sabah sabah yeni kitapların kokusunu mu aldın hayrolsun.
_ babam dedi yarın şeyhin seti gelecek matbaadan.
_ aman iyi git.
Merve dükkana doğru ilerlerken kapı eşiğinde adama nasihat eden bir genç ile karşılaştı. Onlar konuşurken içeride geziniyor arada kulağını onlara dayıyordu.
_ Allah ım akıl ver iki dakikada çürüyecek deliller veriyor millete.
Diyerek kitabı eline aldı. Tam arkasını dönecekken...
_ bu cahiller ancak meseleyi ne kadar hafife indirirsen anlarlar aksi halde tartışmaya girerler kurtulamazsın.
_ hafife aldığın mesele ona hidayet olursa yanlış tebliğ olmuş olacak. Ve yanlış bildiği bilgiyle daha büyük yanlışlara varıcak.
_ peki hangisini delil vereyim? Yani olur ya adam tekrar gelir diye
Merve eliyle karşı taraftaki kitabı göstererek lafa girdi.
_ şu kitabı okudun mu?
_ hayır zaten çok olmadı basılalı...
_ o kitabın 120. Sayfasını oku inşeAllah bu kitaplarıda babamın haberi var Merve aldı dersin sorarsa.
_ babanız kim?
_ Musa Tezel.
Merve çıkarken genç delikanlı arkasından bakakalmıştı.
_ kızlardan biri yıldızlar diğeri sahifeler prensesi mübarek...
***
Dergah penceresinden içeriyi izliyordu...
Usulca duvar köşesinde yarı baygın gözlerle zemine bakıyor, sol elinin tırnaklarıyla sağ elinin üzerine çizikler atıyordu. Dayanamayıp içeri daldı.
_ yapma!
Başını kaldırmadan cevap verdi yerinden.
_ git burdan!
_ ama neden? Ben yıldızlar prensesi efendi bak bana.
Gözlerini bir anda kaldırınca birbirine kenetlene durdu.
_ yine beni kendine aşık edip gideceksin... Onun gibi!
_ kim?
_ yıldızların kraliçesi...
_ yıldızların kraliçeside mi var?
Bakışlarını eline çevirdi bir anda.
_ neden bana soruyorsun ki kaymadan evvel onun yanında değil miydin?
_ o ne zaman yıldız oldu peki?
_ çok oldu bırakalı beni...
_ belki gelir birgün...
_ yıldızlar yeryüzüne tekrardan insan kılığında kaymaz bilmez misin hatun!
_ peki...
Tam ayaklanmış arkasına dönmüş gidecekken seslendi Cüneyd.
_ Affan...
_ ne?
_ o bir prensese laik değil hatun iyi karar ver...
Koşarak çıktı dergahtan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERYÜZÜNDEKİ YILDIZLAR
Ficción GeneralSen hiç birini yıldızların simasında sevdin mi?