Sıradan bir ilkbahar gecesi, ve saat 03:00 olmak üzere. Bu sefer tekli koltukta değil, kanepenin ucunda oturuyorum.
Kucağımda Jennie yatarken, uzun dalgalı saçları bacaklarımdan uzanırken elimdeki kitaba odaklanmaya çalışıyordum.
Ve bu tahmin edildiğinden daha zordu, çünkü kucağımda geceliğiyle yatarken bir meleği andıran bu kız, bir türlü rahat durmuyordu.
Her gece burada olduğumu bildiğinden, uyuyamadığı gecelerde sürekli yanıma gelmeye başlamıştı.
Kucağıma yatmak istediğinde sessiz olacağına dair bir söz verse de güzel bacaklarını koltuğun geri kalanına uzatmış, durmadan garip sorular sormaya başlamıştı.
Soru sordukça öfkeleniyormuş gibi yapsam da şu an kitabıma öylece bakarken sessizliği bozmasını, ve bir soru daha sormasını bekliyordum içten içe. Kitap umrumda bile değildi.
Ve beklediğim oldu.
"Taehyung.." diye mırıldandı düşünceli bir şekilde.Ondan yaşça büyük olmama rağmen oppa demeyi kabul etmemişti. Ya Bay Kim ya da Taehyung demek istediğini söylediğinden Taehyung diye seslenmesini tercih etmiştim. Tatlı dudaklarından ismimi duymak hoşuma gidiyordu, büzdüğü dudaklarından ismimin süzülüş şekli sevimliydi.
Gözlerimi kitaptan ayırmadan, "Hm.." demiştim sadece.
"Hiç sevgilin oldu mu?"
Güldüm. "Otuz yaşındayım Jennie."
Kucağımdan kalktı, bacaklarını içe katlayarak oturdu yanımda, yüzü fazla yakınımdaydı. "Kaç tane peki?" diye sordu dudaklarını dişleyerek.
"Hatırlamıyorum." dedim dürüstçe. "Neden soruyorsun?"
"Benim hiç sevgilim olmadı." Kitabımı kapatarak yandaki sehpaya koydum. Pekâlâ, işte şimdi ne diyeceğini rol yapamayacak kadar çok merak ediyordum.
Devam etmesini ister gibi baktığımda, "Ama.. artık olsun istiyorum." dedi utana sıkıla. "Fakültede, bazı çocuklar benimle ilgileniyor. Yani.. galiba öyle. Chaeyoung öyle olduğunu söyledi. Bana abayı yakmışlar."
O bana bunları söylerken, istemsizce yanaklarımın içlerini ısırdığımı fark ettim. Jennie ile yabancı bir karşı cinsi aynı cümlede duyduğum anda beynime kan sıçrıyordu sanki, düşüncesine bile tahammül edemiyordum.
"Sana abayı yakmışlar mı?" diye tekrarladım onu. O abayı yakanları tek tek bulup gerçek anlamda yakmak istediğimden ne cevap vereceğimi pek düşünememiştim.
Başını salladı masumane bir tavırla. "Evet.. Hatta bir tanesi peşimi bırakmıyor hiç. Hatırlarsın belki, arabada bahsetmiştim. Adı Mark."
Çocuk rüyalarıma girmişti, ve hatırlayıp hatırlamadığımı sorguluyordu.
Kesinlikle acınacak haldeydim.Aynı gün içinde çocuğun tüm soy ağacını, sicilini çıkarıp incelememiş gibi, "Hatırladım." dedim yalnızca. "Sen hoşlanıyor musun ondan?"
Dudaklarını büzdü. "Bilmiyorum.. birinden hoşlandığımı nasıl anlayacağım ki?"
"Eğer ondan hoşlansaydın bunu bilirdin." dedim. "Onu görünce heyecanlanıyor musun?"
"Hayır." dedi başını iki yana sallayarak. "Ama sanırım.. onu öpmek istiyorum."
"Ne?" diye yükseldim aniden. Kaşlarım anında çatılmış, yerimde dikleşmiştim.
"Onu öpmek mi istiyorsun?" Şalkınlıktan beynime kan gitmediğinden onu yeniden tekrarlamak zorunda kaldım. Tepki vermeye hakkım bile yoktu, ancak cümlesini duyduğum anda nefesim kesilmişti sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fishtail | taennie
Fiksi Penggemar"Seni uzaktan gördüm, ve benim olman gerektiğini hissettim." - age gap!