Evimde geçirdiğimiz o geceden beri neredeyse bir ay olmuştu. Bu süre içinde Jennie'yle sık sık görüşmüş olsak da eve çok nadir uğrayabilmiştim, ve şimdi Jimin ile babam dışarıda, Jungkook odasına kapalı haldeyken bunu fırsat bilip buraya gelmiştim.
Kapıyı yıllardır hizmetimizde olan Raein açtığında, süren birkaç saniyelik bakışmamız sayesinde babama buraya geldiğimi söylemeyeceğinden emin sayılırdım. Ki söylese de sanırım artık umursamıyordum, aramızdakileri bile bile bizi birbirimizden uzak tutmak isteyen kendisiydi. Önünde sonunda evlenecektik, ve bununla, ilişkimizle yüzleşmesi gerekiyordu.
Jennie'nin ikinci kattaki odasına kapıyı tıklatmadan girdiğimde, onun da çıkmak üzere hazırlanmış olduğunu görmüştüm.
"Sürpriz." diyerek kapıyı arkamdan kapattığımda bütün bedenini süzdüm. Normal haline nazaran daha sade görünüyordu, fakat yine de mükemmeldi. "Bir yere mi gidiyordun?"
Gergince gülümsedi. "Ben de sana gelecektim."
Ona doğru adımlayarak elindeki çantasını masanın üzerine bıraktım. Kollarımı beline doladığım anda bedeninin kasıldığını, nefesinin hızlandığını hissettim. Açıkta olan gerdanına yumuşak bir öpücük bıraktığımda omuzlarıma tutundu. "Konuşmamız gerek." dedi kısık bir tonda.
Üzerine doğru adımladığımda kalçası makyaj masasına yaslandı, bacaklarının arasına yerleştim, kendimi ona doğru bastırdım. Çenesini tutarak dudaklarını hafifçe öptüm. "Konuşuruz." Ve tekrar öptüm. Tek elimle kalçasını sıktığımda, aralanan dudaklarından titrek bir nefes verdi. Fark etmeden bedenini bana daha çok yasladı.
Aniden üç gün önce olanlar hatrıma düşünce daha da sertleştim. Elini dizime örtüşünü, kenara çekmemi isteyerek arabanın içinde beni küçük dudakları arasına alışını hatırladım. Daracık ağzında yaptığım git gelleri, benimle dolu olmasına rağmen gözlerini bir an bile kaçırmayışını, yutkunuşunu.. Sikeyim. Her ne konuşacaksak eminim ki daha sonrayı bekleyebilirdi.
Anımsadıklarımla sabredemeden hırsla dudaklarına yapıştım. Birkaç saliselik kararsızlığını hissetsem de sert öpüşüme anında karşılık verdi, ve kollarını boynuma sararak bedenlerimizi iyice yaklaştırdı. Tek elim hâlâ kalçasındayken diğeriyle boynunun arkasını tutarak dilimi ağzına ittim. Sertliğim ve kaba hareketlerimin ona hükmetmesine bir süre izin verse de birkaç dakika sonra soluk soluğa dudaklarımızı ayırmıştı.
"Gerçekten–" dedi nefesleri arasından. "Konuşmamız gerek."
Derin bir iç çekerek birkaç adım geriledim. "Ben bu haldeyken mi?" diye sordum bakışlarımı sertliğime indirerek.
Yutkunarak yaslandığı yerden doğruldu, yatağının üzerine oturdu. Bir şeylerden rahatsızmış gibi duruyordu, ya da aklına takılan bir sorun vardı. Tam karşısına geçtiğimde ayakta durmaya devam ettim. "Pekâlâ.." dedim saçlarımı karıştırarak. "Neymiş bu kadar önemli olan?"
Bir süre halıyı izledi.
Ve ben de bütün bu süre boyunca söyleyeceği şey için kendini hazırlayan onu izledim.
Gergince elleriyle oynayışını, dudaklarının içlerini yiyişini, ayak parmaklarını sıkıp gevşettiğini. Her bir hareketini.Sessizliği bozmak için, "Bana evlilik teklifi etmeyi mi düşünüyorsun?" gibi salakça bir şaka yapacakken cümlemi yarıda keserek "Hamileyim." dediğini duydum.
Hamileyim.
"Ne?"
"Hamileyim.. Taehyung."
Hamileyim.
"Hayır."
Gözünden birkaç damla yaş süzüldü, başını onaylarcasına salladı.
Beynimde dudaklarından çıkan o tek kelime kulaklarımı zonklatacak kadar yankılanmaya başladı.
Hamileyim. Hamileyim. Hamileyim. Hamileyim. Hamileyim. Hamileyim. Hamileyim. Hamileyim.
"Bir şey demeyecek misin?"
"Şaka yapıyorsun."
Göz yaşları hızlandı.
"Ciddiyi-"
"Şaka yapıyor olmalısın."
Tam olarak ne yaptığımın farkında olmasam da, sanırım birkaç dakika boyunca delirmiş gibi odanın içinde dönüp durmaya başlamıştım. Jennie'nin ağlayışlarını, ve ne yapacağız deyişini hatırlıyordum.
"Ertesi gün hapı almamış mıydın?" diye bağırdığımda irkildi.
Göz yaşlarını elinin tersiyle sildi, tekrar yutkundu. "A-almıştım. Sadece biraz gecikti, alışık olmadığım için unutmuştum." Boğazı düğümleniyor, konuşmakta zorlanıyor gibiydi. "Sorun olmaz sandım." diyebildi mahcup bir halde.
Sikeyim, içinden çıkmama izin vermeyen sendin. Diye düşünmüştüm o an. Bunun tek suçlusu sensin.
Gözüm dönmüş gibiydi. "Ama görüyorsun ki büyük bir sorunumuz var Jennie." dediğimde sesimi alçaltamıyordum bile.
"Hani benim için tüm hayatından vazgeçerdin?" diye konuştu güçlükle. Beklediği tepkiyi vermediğimden emindim. "Çocuğunun olmadığı bir hayat istiyor olabilirsin, ama ben çocuğumuzun olmasını istiyorum. Benim için bundan vazgeçemez misin?"
Ellerim saçlarıma geçti, sakinleşmeye çalıştım. "Daha yeni yirmi bir olmuş genç bir kızsın. Annelik yapabileceğini mi sanıyorsun?" dedim. "Benim işlerimin ne kadar yoğun olduğunu bilmiyormuş gibi hayal kurma. Bir bebeğe ayıracak vaktim yok."
Yeni sildiği yanaklarına gözünden bir damla yaş daha süzüldü. Fakat tepkisizdi bu sefer, donuktu bakışları. O an, ve daha sonraki tüm anlarda artık hiçbir şey hissetmeyecekmiş gibi bakıyordu.
Bir ömür gibi süren sessizlikten sonra,
"Aldıracak mıyım?" diye sordu.Histerik bir şekilde güldüm. "Doğurmayı düşündün mü gerçekten?"
Yutkundu, tek yapabildiği buymuş gibi. "Tamam." dedi. "Ders çıkışı beni alırsın."
Fazla sert bir tepki verdiğimi o an fark edebilmiştim.
Derin bir nefes verdim, alnına bir öpücük bırakmak için yanına yaklaştığımda kendini geriye doğru çekti. Gözlerini kaçırdı."Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Ve hiçbir şey demeden önce odadan, sonra evden çıktım.
İğrenç hissediyordum.
Artık, onun hikayesindeki kötü adam benmişim gibi.• ☆ •
size hicbir zaman romantik bir ask hikayesi vadetmedim kizlar..
taehyung'a sovmek serbest🥲ilk bolumde fishtail'in mini bir fic olacagini soylemistim,, ve finale yaklasiyoruz🥺🥺
siz ne hissediyosunuz BILMIYORUM ama ben COoOK uzgunum.sınır 45 vote 🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fishtail | taennie
Fanfiction"Seni uzaktan gördüm, ve benim olman gerektiğini hissettim." - age gap!