0.5 - bana senin olduğumu söyle

475 48 24
                                    

Mini eteğini umursamadan bacak bacak üstüne atmış kirazlı kolasını yudumluyordu.

Mekana girdiğimi görmüştü, bu leş ortama ayak bastığım anda göz göze gelmiştik hatta, ama umrunda bile değildim. Ya da öyleymiş gibi davranmayı çok iyi beceriyordu, bilmiyorum. Bildiğim tek şey sinirimden deliye dönmek üzere olduğumdu.

Hızlı adımlarla yanına yürüdüğümde bütün arkadaşlarının gözleri benim üzerimdeydi, ancak o, beklediğimden sert çıkan "Kalk." komutumu duyana kadar yüzüme bakmamıştı bile.

Her şey yaklaşık yedi yıldır arkadaş olduğum Hyejin'i evimizde görmesi yüzündendi. Bana fazla yakın davrandığını söyleyip durmuş, gereksiz bir kavga yaratmıştı ve gecesinde benim inadıma o bir boka yaramayan arkadaş grubuyla bu sikik mekana gelmişlerdi.

Bu yetmemiş gibi beni delirtmek için giyindiği şey.. inanılır gibi değildi. Mekanın tuvaleti olduğunu tahmin ettiğim bir yerden ayna fotoğrafı göndermiş, mesajı gördüğümden emin olduktan sonra yanlışlıkla gönderdiğini zırvalamıştı. Giydiği şeye elbise denmeye bin şahit gerekirdi, sadece vücudunun belirli yerlerinde ince kumaş parçaları var gibiydi. Fotoğrafı gördüğüm anda delirmiştim zaten, ancak o durmamıştı. Mark denen gevşekle güzel bir öz çekim yollayıp, ama bu bilerek yazmıştı dalga geçer gibi.

Pekâlâ, zaaflarımın farkındaydı.
Onu kafayı yiyecek kadar çok kıskanıyordum, ve yaptığı çocukça da olsa, o bunu kullanmaktan çekinmiyordu.

O fotoğrafları gördüğüm anda bürodan nasıl çıktığımı bilmiyorum, olabilecek en hızlı şekilde gelmiştim mekana. Ve sanki haklı olan o'ymuş gibi yüzüme bile bakmıyordu.
Eve döndüğümüzde kesinlikle bunun hesabını soracaktım.

Arkadaşlarından gelen uğultular umrumda olmadı, belinin iki yanından tutarak onu oturduğu yerden kaldırdım. "Ne yapıyorsun?" diye bağırdı.
Üzerimdeki ceketi çıkartarak giymesini istediğimde birkaç saniye tepkisizce yüzüme bakmaya devam etti, "Giy şunu Jennie." diye tısladım resmen. Sesimi sabit tutmak için büyük bir çaba harcamam gerekmişti.

Öfkemin farkındaydı, fazla üstelemeden kendi bedeninden oldukça büyük olan blazer ceketi üzerine geçirdi. "Niye burdasın?" diye sordu. "Hyejin'le işleriniz yok mu?"

Dalga geçiyor olmalıydı.
Umursadığım tek şey O'yken, başka kadınları kıskanıyor olması.. yalnızca komikti.
O hayatıma girdiğinden beri diğer kadınlar aklıma bile gelmemişti, hiçbiri ilgimi dahi çekmiyordu.

"Hyejin sikimde bile değil." Mekandaki iğrenç müzik yüzünden beni duyması için yüzüne fazlasıyla yaklaşmak zorunda kalmıştım. Tek elim ceketin içine girerek çıplak belinde sıkılaştı, onu o Mark piçinin gözü önünde öpmek istedim, ama yapmadım. "Bu gece yaptıklarını sana ödeteceğim Jennie." dedim.

Yutkunduğunu gördüm. "Çok mu sinirlendin?"

Bu sefer yavru köpek bakışları işe yaramayacaktı.

Tekrar üzerindeki kıyafete baktım, uzunca süzdüm her bir santimini. "Çok.." diye iç çektim. Diğer elim yüzüne çıkarak yumuşak tenini okşadı. "Beni çok sinirlendirdin."

Vücudu vücuduma daha çok yaklaştı, fısıldadı kulağıma doğru. "İstediğim de buydu." dedi.

Yakınlığımızdan dolayı yeni algılayabildiğim alkol kokusu burnuma doldu. Kaşlarım çatıldı.
"İçtin mi sen?"

"İçmedim."

Çenesini tutarak benden kaçırdığı gözlerine baktım. "İçmişsin."

Dudaklarını büzdü. "İçtim."

Dudaklarımda istemeden beliren gülümsemeyle başımı iki yana salladım.
Sinirlerim bozulmuştu.

Bu durumda bile ona kızamıyor olduğuma inanamıyordum, oysa patlayacak bir yanardağ öfkesiyle gelmiştim mekana. Uzaktan ona sinirlenmek kolaydı, ama yüz yüze olduğumuzda mantığım devre dışı kalıyordu sanki, kıyamıyordum ona.

Bir hamlede Jennie'yi kucağıma aldığımda ayaklarının yerden kesilmesiyle çığlık attı. "Nereye?!" diye bağırdı bacaklarını sallayarak.

"Eve gidiyoruz."

Arkamızda kalan arkadaşlarına el salladı, yanağıma minik bir öpücük bıraktı. Arabaya gidene kadar keyfi yerindeydi, ama onu kucağımdan indirdiğimde ciddileşti aniden.

"Taehyung.." diye mırıldandı gözlerine çöken hüzünle.

Ellerim saçlarına uzandı, tutamlarını okşadım nazikçe. "Söyle güzelim."

Söyleyeceği şeye dili varmıyormuş gibi yutkundu önce. Kollarını boynuma doladı, "Beni bırakma." dedi, dudaklarımı öptü.

Geri çekileceğini sandım, ama yapmadı. Öpücüğü daha da derinleştirdi, ağzını iyice araladı, dillerimiz çarpıştı. Kendimi ona bastırdığımda iç çekerek ayrıldı dudaklarımdan.

Boynumdaki elleri sıkılaştı, gözlerinin dolduğunu gördüm.
"Bana senin olduğumu söyle."

Nasıl onu bırakabileceğimi düşünebilirdi ki..

Dudaklarımı tekrar dudaklarına bastırdım. "Seni seviyorum Jennie." dedim. "Sen benimsin. Seni asla bırakmam."

"Asla mı?"

Gözlerinden akan birer damla yaş yanaklarından süzüldü.

"Asla."

• ☆ •

buraya fishtail taennie vibe'i veren sarkilar birakir misiniz🥲🤍

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

buraya fishtail taennie vibe'i veren sarkilar birakir misiniz🥲🤍

vote vermeyi unutmayin🫶🏻

fishtail | taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin