Yanımızda kalmaya başlayalı dört aydan fazla olmuştu. Babam, babasının kardeşten öte gördüğü yakın bir dostuydu. Bay Kim'in vefatıyla babam bizimle kalması için ısrar etmiş, ve Jennie de gideceği, güvenebileceği başka kimsesi olmadığından üniversitesi bitene kadar buna birnevi mecbur kalmıştı.
Fakat halinden memnundu. En küçük kardeşim Jungkook'la iyi arkadaş olmuşlardı, ve Jimin'le de ara sıra edebiyat ya da felsefeden sohbet ettiklerine şahit oluyordum. Babam da ona bayılıyor, her şeye ve genç yaşına rağmen bu kadar güçlü durmasını takdir ediyordu. Akşam yemeklerimizi neşeli bir hâle getirmiş, dört erkekten oluşan bu gri eve gökkuşağı olmuştu.
Gerçi Jennie Kim'e -ben dahil- bayılmayan yoktu sanırsam.
Bugün fakültesinden almaya gittiğimde, genç bir çocukla dip dibe görmüştüm onu.
Konuşuyorlardı.
Gülümsüyordu, gözlerini kaçırıyordu, ve saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıyordu. Dedikleri onu utandırmış gibi yanakları al al olmuştu.Kıskanmak; hislerim için yetersiz bir tasvirdi.
Deliye dönmüştüm.
O karşısındaki şanslı yavşağın bütün kemiklerini kırmak istemiştim.Sizlere yemin ederim ki, şu an 19-20 yaşlarında olan o ciddiyetsiz gevşek veledi kıskandığım için çok utanıyor olsam da, buna hakkım bile yokken o an öyle bir öfke kaplamıştı ki içimi.
Ona gülmesin, o çocuk onun bayıldığım kokusunu alamasın istedim. Bunu yapabilen tek kişi olmayı diledim fazla hayalperest olsam da. Sadece bana öyle gülmesini ve kokusunu içine çeken tek kişi olabilmeyi istedim.
Bu bencillikse, kesinlikle öyleydim. Çünkü onu kimseyle paylaşmak istemiyordum.
Onu öyle görünce ne yapacağımı şaşırdım. Hem sinirlendim, hem de bir korku kapladı içimi. Çaresizce ya onu seviyorsa diye düşündüm, korktum bu ihtimalden. Bir şeyler yapmam gerekiyormuş gibi hissettim.
Çocuğun tek eli Jennie'nin beline yerleştiğinde çenem kasıldı, gözlerim karardı sanki. Yaklaşık beş yıl sonra ömrünün yarısını tamamlamış olacak olan ben, daha önce hiç böyle bir duygu hissetmemiştim.
Vedalaştılar, sonra Jennie beni gördü, el salladı. Hızlı adımlarla arabama ilerledi, daracık eteğini umursamadan aceleyle oturdu ön koltuğuma.
Başımı duvarlara vurmak istedim.İç sesim konuştu. Kafamızı karıştırma Jennie'nin daracık eteği, konumuz çoktan belli.
"Selam." dedi Jennie sevimlice gülümseyerek. Sonra gözleri direksiyondaki elime kaydı, "İyi misin?" diye sorduğunda fark ettim hâlâ direksiyonu sıkıyor olduğumu.
"İyiyim." dedim yalan söyleyerek. "O çocuk kimdi?"
İç sesim tekrar konuştu, sana ne dedi tıslar gibi, ama genelde yaptığım gibi, umursamadım onu.
"Ah, Mark mı?" diye sordu.
"Ne sikimse."
Şaşırdı.
Beni ona karşı ilk defa sinirli gördü.
Ama sinirim ona değil, kendimeydi."Fakülteden bir arkadaş." dedi.
"Sadece arkadaşın mı?"
Kendimi öldürmeliydim.
"Neden sordun ki?"
Kıskançlıktan kuduruyorum çünkü.
"Hiç."
Başını salladı. "Sadece arkadaş."
Arabayı çalıştırdım.
"İyi."
Rol yeteneğim gittikçe gelişiyor olmalıydı ki, kıskançlıktan bayılmak üzereyken umursamıyormuş gibi yalnızca 'iyi' demeyi başarabilmiştim.
Saklamaya çalıştığı gülümsemesini gördüm.
"İyi."
• ☆ •
bu kurguyu uc bes kisi okusa da yayimlamaya devam edicem galiba🥲
COK seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fishtail | taennie
Fanfiction"Seni uzaktan gördüm, ve benim olman gerektiğini hissettim." - age gap!