Hayatı daha zevkli kılmak için...

181 14 1
                                    

Size biraz oyunlardan bahsetmek istiyorum. Sizce oyunları bu kadar eğlenceli kılan şey nedir? Öldürmek mi? Özgürlük mü? Kurallar mı? Hayır. Aslında tam olarak Türkçe'ye çevirdiğimde pek bir anlamı kalmıyor ancak oyunlarda "challenge" adı verilen bir şey var. Türkçeye "meydan okumak" diye çevriliyor. Oyunun size meydan okuması olarak da algılayabiliriz bunu. Peki nedir bu meydan okumak?

Öldürmeye dayalı oyunlarda, önce elinizde bir silah ile başlar ve dayanıksız yaratıkları/insanları öldürürsünüz. Bu sizin oyuna alışmanız için bir giriştir aslında. Devam ederseniz, yaratıklar veya insanlar daha da güçlenerek sizi zorlamaya başlar. Şimdi düşünün. Bütün oyun boyunca aynı dayanıksız yaratıklar/insanlar olsaydı, bu oyun zevkli olur muydu? Hayır. Yani demek istediğim şey, oyunları bu kadar zevkli kılan şey oyunun zorluğudur. 

Bazı insanlar zoru sevmez. Ama bu tamamen kolaya alışmamız gerektiğini de göstermez. Oyunlarda olduğu gibi, hayatta da zorlukları aştığımızda "Tamam, bunu aştım. Şimdi ne var?" diye sorarsınız. Herhangi bir oyunu bitirmiş biri çok iyi anlayacaktır. Örneğin bir oyunu bitirdiğinizde, eğer o oyun sizin için bir yemek/su gibi bir ihtiyaç oldu ise, o bittikten sonra "Now what?" anı denilen bir an yaşarsınız ki o an çok boş bir andır. Yani, oyunun size meydan okuması bitmiş ve oyunu yenmiş bulunuyorsunuzdur. Oyun pes edip "Sen kazandın" diyordur. 

Asıl sorulması gereken soru ise, bu yeterli mi? Hayır, insanlar her zaman başkalarının onlara meydan okumasını ister. Bu meydan okuma bir kavga olarak değil aslında. Örneğin size satrançta meydan okuyan birini yendikten sonra, ondan daha güçlü bir rakip arayıp kendinizi zorlamaya çalışırsınız. Yani insan daima meydan okuma arar.

Şöyle bir örnek vereyim; 9 ay boyunca okul ile baş edip yaz tatiline kadar hayatta kalmayı başardınız. Sürekli "yaz gelsin de zevkli geçecek" dediniz. Sonra yaz gelince sap gibi ortada kaldınız. Çünkü yapacak bir şeyiniz yok. İşte bu "Now what?" anı, bütün 3 ay boyunca sıkılmanıza sebep olabilir. Eğer bir şeye ulaştıktan sonra "Şimdi ne olacak peki?" diye soruyorsanız, önceki bölümlerde de bahsettiğim kale duvarlarının içine hapsolmuş durumda olursunuz. Çünkü amacınıza ulaşmışsınızdır. Bu da sizin sıkılmanıza sebep olacaktır.

Benim tavsiyelerime gelecek olursak... Oyun mantığı ile çalışın biraz. Kendinize görevler verin. Yapmaktan sıkılmayacağınız bir şeyi, küçük bir oyuna dönüştürün. Örneğin hikaye yazmak. Kendinize bir program belirleyin ve meydan okuyun.

"Hey sen, yani ben. En az 3 günde bir yeni bölüm yazmana meydan okuyorum. Yapabilir misin?"

Belki sonuna ufak bir ödül koyarsanız, iş daha eğlenceli hale gelebilir. Örneğin özel durumlara sakladığınız bir içecek, yiyecek. Hatta çok iyi bir örnek buldum şimdi. Sürekli pahalı diye almaktan sakındığınız Pringles marka cips vardı ya hani? İşte o 3 günün sonunda eğer bir bölüm yazabildiyseniz, kendinize bir hediye olarak alın o cipsi. 

Hikaye programı belirlemek biraz basit bir örnek oldu aslında. Siz hayal gücünüzü konuşturarak daha iyi şeyler bulabilirsiniz. Örneğin belirli bir mesafeyi belirli bir süre içinde koşmak. Gün içerisinde belirli sayıda resim çizmek / fotoğraf çekmek. Veya bir film izleyip, her izlediğiniz film ile ilgili düşüncelerinizi bir yere yazarak kaydetmek. Hatta daha da zorlu olsun diyorsanız, kendinizi bir eleştirmen gibi hayal ederek, telefonunuzdaki veya bilgisayarınızdaki ses kayıt programını açarak doğaçlama olarak ses ile o filme eleştiri yapmak. Bakın bunlar anlık düşüncelerim sonucu aklıma gelen şeyler. Üzerinde biraz düşünüp, kendinize harika meydan okumalar bulabilirsiniz.

Çünkü hayat kanepede miskince yatıp tavanı seyretmekten ibaret değil. Kendinize gelin! Eğer hayatınızı sıkıcı bir monotondan kurtarmak istiyorsanız, kendinize meydan okuyun. Ya da yaratıcı olduğunu düşündüğünüz bir arkadaşınız varsa, ondan size meydan okumasını isteyebilirsiniz. Böylece hayatınız bir nebze olsun daha eğlenceli hale gelir.

İyi meydan okumalar sevgili okuyucular... ^^

...

Diğer denemelerime kıyasla bu biraz basit oldu. Yani felsefik ve psikolojik konular ağırlıklı olarak yazıyordum ben, ama sanırım çok fazla derinine inmediğim konular olunca yazacak şeyler de çıkmıyor. Eh, olduğu kadar artık. En azından yazmış olmak için yazmış olmuyorum. Aklıma geldikçe yazmaya devam edeceğim. Teşekkürler. ^^

Doğaçlama DüşüncelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin