7/ var-yok

2.4K 141 170
                                    


Merhaba sevgili okur.
Nasılsınız? Umarım çok çok iyisinizdir.
Bölümü çok beğeneceğinizi umuyorum.🫶
Bu bölüm, daha çok Emirin duygularını ve onu tanımaya başlayacağımız bir bölüm olacak.

Bölüme yorum sınırı koymak istemiyordum, fakat gizli okuyucularında yorumlarını merak ediyorum.
Okuyan gözlerinize, yüreğinize sağlık.♥️

Bu bölümün sınırı 300 yorumdur. Geçildiği takdirde, yeni bölüm gününde gelecektir.
Güzel düşüncelerinizi, duygularınızı, yazarcığınızdan eksik etmeyin♥️
Satır arası yorumlarda buluşalım🫶

⭐️Yıldıza da bastıysak, yeni bölüm sizlerle.⭐️

"Sen ışığını arayan güzel günebakan
Ben tozuna dumanına hasret bir enkaz..."

Gitmekle gidilir miydi sahiden?
Emirin aklında dolaşan binlerce sorudan sadece bir tanesiydi bu. Sabah gidiyordu bu şehirden. Ne kadar süre orada kalması gerekir, bilmiyordu. Aklı, kalbi, düşünceleri, tek bir isimle doluyken, nasıl gidecekti bu şehirden?

Birde bu gün olanlar vardı. İstemeden de olsa onu kırmıştı. Üstelik Bade, daha yeni bir hastalık atlatmış, hiç bir şeyi yoluna koyamadan, birde bu iş çıkmıştı başına.
Şimdi özür dilese, dileyemezdi. Ya anlat dese...Yalan mı söyleyecekti?

Onu incitmek istemiyordu. Elinden geldiğince yavaş, ve temkinli adımlar atsada, bu gün başaramamıştı. Güzel günlere olan hasreti dağ gibi büyüyordu içinde. Artık onsuz bir hayat istemiyordu. Onsuz bir iş, onsuz bir ev, onu göremediği bir gün...
Bunları fazlasıyla yaşamıştı.
Belki bu adam, hayatıma nereden düştü diye düşünüyordu. İster gökten düştüğünü, ister bacadan girdiğini düşünsün, artık onsuz nefes alamıyordu.

Emirin onun için yaptığı, ama onun bilmediği, bir adım arkasında gölge gibi gezindiği aylar vardı.
Bir gün; okulun bahçesinde, canı sıkkın bir şekilde oturduğunu görmüştü. Ne olduğunu öğrenmek için, aynı sınıfta oldukları bir çocuğu kenara sıkıştırmış, bir parça bahşiş karşılığında neler olduğunu öğrenmişti.

Sınıfta bir hocanın dediğini kabul etmeyip, o dersten kalacağını bile bile kendi doğrusundan şaşmadığını, bu yüzden hocanında onu dersten bıraktığını öğrenmişti. Emir, o hocayı bulmuş, araya birilerini sıkıştırıp, Badenin dersten geçmesini sağlamıştı.

Lösemi çocuklar için, günlerce uğraşıp kurdukları kermes günüde vardı tabi. Badenin başında durduğu tezgahta, kaligrafi yazısı yazıp, sattığını görmüştü. Akşam olduğunda, tezgahta kalan tüm ürünleri, Feyzayı gönderip satın almıştı. Onun getirdiği çoğu kağıtta aynı şiir yazıyorken, Badenin en sevdiği şiirlerden biri olduğunu öğrenmişti.

Hasretinden prangalar eskittim...

İşte o gün, bir tablo yapmaya karar verdi. Sabredecek, hayatına bir şekilde girmenin yolunu bulacak, o tabloyu ona hediye edecekti.

Sonraları, Badenin bir yarışmaya katıldığını duymuştu. İşi olmazdı onun böyle şeylerle. Uğraşması gereken bir şirket ve atölye varken, sırf onunla tesadüf üzere tanışabilmek için, yarışmaya katılmıştı.

O gün... Artık her şeyin başladığı gündü. Emir artık durmayacak, sabretmeyecek, kaçmayacaktı. Artık ardında bir gölge değil, sırtını yaslayacağı kocaman bir dağ olacaktı ona. Yavaş yavaş kalbine girecek, onun yolunun geçtiği her yere, kendine bir durak yapacaktı.

Zamanın Kalbindeki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin