GİRİŞ

99 16 152
                                    

2021/12/16 Ankara

Elindeki sigaradan derin bir nefes daha çekti içine Fatih. Gözleri önünde duran minik çerçeveye kaydı. Kardeşi vardı bu karede. Vatanı için,bayrağı için,ülkesi için bu dünyadan yitip giden kardeşi vardı.

Neden diye sordu kendi kendine. Neden gittin? Neden dikkatli olmadın? Neden bizi düşünmedin? Bu soruların tek bir cevabı vardı oysa. Vatan için. Evet. Buydu bu soruların cevabı. Sadece bu iki kelime. Vatan için...

Yaklaşık 20 gün önce bombalı bir saldırıda şehit düştü kardeşi. Al bayraktan bir parça oldu. Şehadet bile getiremeden yitip gitti bu dünyadan. Bir nefes daha çekti içine. Derindi acısı. Günlerdir başının üstündeki kara bulutlar gitmiyor acısını ilmek ilmek işliyordu içine.

Zorlada olsa toparladı cümlelerini. Derin bir nefes aldı. "Gözün arkada kalmasın Tahsin. Çocuğunu çocuğum,karını bacım bilirim bu saatten sonra."
Zordu bir fotoğraf ile konuşmak. Cevap gelmeyeceğini bile bile soru sormak mesela. Yavaşça gezindi gözleri fotoğrafın üzerinde. Kara saçlı kara gözlü uzun iri yarı bir adamdı Tahsin. Üzerinde MIT e ait siyah üniforması vardı. Gençti bu fotoğrafta. Çok genç.

Zorla da olsa gülümsedi Fatih. "Merak etme" dedi. "Senin deli kız artık bana emanet." İki kızı bir oğlu vardı Tahsin'in. Ama içlerinde en başa bela olan en küçük kızı Zeynep'ti. Asi,son derece dik başlı,inatçı, lafını esirgemeyen vurdumduymazlık ta Dünya markası olan bir kızdı. Onun gibi asker olmuştu o da. Görevinin ilk aylarında babasının şehit haberini almıştı. Üzülmüştü ama asla ağlamamıştı. Babası ona öyle öğretmişti çünkü. "Şehidin arkasından ağlanmaz! Vatan sağ olsun denip hayatına devam edilir!" Öyle olmadığını biliyordu Zeynep. Ağlamamıştı ama. Tutmuştu babasına verdiği sözü. Törenden sonra kuytu bir köşeye geçip hıçkırıklarının arasında boğulmuştu. Kimse bilmedi.

Biten sigarasını küllüğe bastırdı Fatih. Yeni bir sigara alıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Tam çakmağı ateşleyip sigarasını yakarken odasının kapısı şiddetle iki kere çalındı. "Gel."dedi. İçeriye 20 li yaşlarda bir tabur askeri geldi. "Komutanım." diyip asker selamını verdi. "Söyle asker." Söylemekte tereddüt etti asker. Bir süre bekledi. Derin bir nefes alıp ciğerlerini hava ile doldurdu. "Irak'a bombalı bir saldırı düzenlenmiş komutanım." dedi. Derin bir nefes aldı Fatih. Başka birşey daha vardı biliyordu. "Devam et asker!"

Yutkundu tabur. Derin bir nefes daha çekti içine. "Ateş timi de olay bölgesindeymiş komutanım. Büyük bir patlama olduğu için kimseden haber alınamıyor." Duydukları karşısında kalbi sıkıştı Fatih'in. Ateş timi. Zeynep'in de olduğu tim. Patlama mı demişti o? İyimiydi? Nasıl olmuştu? Daha az önce söz vermemişmiydi kardeşine onu koruyacağına dair?

Yarım saat önce

"Komutanım yetmezmi artık ha? Ayaklarıma kara sular indi yemin ediyorum." Diyerek millî itiraz bayraklarını tepeye astı Murat. Tim gülerken Yaşar'ın dudaklarında keyifli bir tebessüm belirdi. "Yetmez." dedi tüm netliği ile. Omuzları yıkımla çöktü Murat'ın. Artık bir ciğeri yoktu. Emindi. Gövdelerdi yine. Murat her zamanki gibi çenesini tutamayıp haddi olmayan konulara burnunu sokmuştu. Görev sırasında ceza vermemişti Yaşar ama şu iki saatlik dinlenme süresini zehir edebilirdi. Ceza olarak ise bulundukları çay bahçesinin etrafını turlamasını uygun gördü.

Tim gözünün önüne bakarak çaylarını yudumlarken dost dediği insanlara en tip bakışını attı. Güldü Adem bu çaresiz bakan beyinsize. Ne yaşadıysa hak ediyordu. "Sizdemi yani Adem komutanım. El insaf yani biraz lütfen. Ebem ağladı burda." Adem karşındaki askerin yakarışını umursamadan gür bir kahkaha attı. "Sana el insaf edermi bilmem Murat ama benim etmeyeceğim kesin." Keyifle çayını yudumlarken tim yüksek sesle bir kahkaha attı. "Oyalanma lan zırto. Hayde az daha hızlı ol şaşırt beni murtom" Murat'ın gözlerinin içine bakarak yüksek sesle kahkaha attı Akın. Gerçekten kaşınmıştı bu defa.

09 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin