2.BÖLÜM

134 4 40
                                    

"Bugün sadece muhabir değil, tüm Türkiye ağlamıştı..."

"🔥🫀"

09/06/1996 Konya

Dünya garip bir yerdi. Garip ve acımasız. Örneğin şu geçen tek bir saniyede birileri ölüyor, birileri dünyaya gözlerini açıyordu. Bir can son nefesini alırken, diğer bir can ilk nefesini içine çekiyordu. Hemde sadece bir saniye bunun olmasına malûm oluyordu. Ve o bir saniye şuan Korkmaz ailesinin kaderini belirleyecekti. Ya bir can doğacak, diğeri hayata gözlerini yumacak. Yada iki can da o ameliyat odasında yeniden doğacaktı. Diğer seçeneği anmak ise akıl almaz bir durumdu.

Sırtını arkasındaki duvara yaslamış içerideki eşinin çığlıklarını dinliyordu Tahsin. Yaklaşık üç saat önce hamile eşi sancılanmış ve apar topar hastaneye getirmişti. Şuan belki mutlu olması lazımdı ama aksine korkuyordu. Minik kızı normalden daha zayıftı ve doğumda ölme riski vardı. Yada eşi Serap'ın dayanmaya gücü yemeyip ikisinide kaybedebilirdi. Korku dört bir yanını sarmıştı. Minik kızı yoksa Serap yoktu. Serap yoksa da Tahsin.

Eşine olan sevgisi çok ayrı bir boyuttu. Görevlere giderdi eşinin resmini bir an bile yanından ayırmazdı. Evine gelirdi, eşinin göğsünden çıkmazdı. Serap'a olan sevgisi içinden taşar, yere göğe sığdıramazdı. Parmağının ucunda ufak bir kesik bile görse ciğerini sökmüşler gibi yanardı canı.

Kıyamazdı.

Ama minik kızı bir hayli kıyıyordu eşine. Üç saattir doğumhaneden gelen çığlık sesleri hiç susmamıştı. Yorulmuştu. Eskiden daha gür çıkan sesi şimdi derin inlemelere dönecek kadar yorulmuştu eşi Serap.

Yine kıyamazdı...

Çocukları ayrı, eşi Serap apayrıydı. Serap onun en güzel rüyası, çocukları ise ona verilen en güzel hediyeydi. Ama o hediyelere sahip çıkabilmesi için ona ihtiyacı vardı. Ve sebepsizce içinde büyük bir korku vardı. Beyni eşi için endişelendiğini öne sürsede asıl korkusu kızı içindi. Daha doğmamış, ama omuzlarına büyük bir yük bırakılacak kızı için korkuyordu. O eşi için korktuğuna inandı.

Yatağın üzerindeki çarşafa tırnaklarını geçirmişti Serap. Dayanacak gücü kalmamıştı. Pes etmek üzereydi. Üç saattir kızı için savaşıyor ama bir değişiklik olmuyordu. "Bir kez daha Serap Hanım." dedi doktor. Başındaki hemşire anlındaki teri sildi. Derin bir nefes çekti içine. "Kızım için." diye mırıldandı. Kızı için son bir gayret gösterdi. Tırnaklarını çarşafa daha sert geçirdi. Son bir kez büyük bir acıyla ıkındı.

Aynı dakika içinde bedeninde büyük bir rahatlama hissi hissetti. Kasıklarındaki gerilme yavaş yavaş gevşiyor. Göğüs kafesindeki sızı dağılıyordu. Ortamda kısa bir sessizlik sonrası "Noldu?" dedi çaresizce. "Niye sustunuz? Noldu kızıma?" diye sorularını sıraladı. Başındaki hemşire yorgun bir bakış ile baktı gözlerine.

Başını belli belirsiz iki yana salladı. "Hayır." dedi. Ölmüş olamazdı. Ondan gidemezdi. Başını doktora kaldırdı. "Ölmedi değilmi Esma?" dedi. Çaresizliğinin tarifi yoktu. Tek bir şey istiyordu o da kızının yaşamasıydı. Derken kulakları tırmalayan tiz bir ağlama sesi eşliğinde sağ tarafındaki hemşire,

09 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin