1.BÖLÜM

97 14 416
                                    

14/11/2023 Ankara KALE

Klavyenin üzerinde hızla gezindi Zeynep'in parmakları. Yine her zaman olduğu gibi kendince araştırmalar yapıyordu. İntikam duygusu öyle büyümüştü ki içinde; En imkansız kişilerde bile onlara dair bir iz arıyordu. Arama tuşuna sertçe bastıktan sonra geriye doğru yaslanıp sayfanın yüklenmesini bekledi. Çok geçmeden sayfa yüklendi ve ekranın sol köşesinde bir fotoğraf belirdi.

Bora Erdemoğlu! Taşımacılık hizmeti adına dünyanın dört bir yanına çeşitli maddeler satan, her pis işte adı geçen Türk mafyası. Öne doğru eğilip gözlerini kısıp fotoğrafa odaklandı. Esmer tenli sarışın sert yüz hatları olan birisiydi. Fotoğrafın hemen altında ise bugüne kadar yaptığı işlerin CV si bulunuyordu. Yazılar üzerinde hızla gezindi gözleri.

'Bora Erdemoğlu otuz dört yaşında bir mafya babası...' bu satırı atladı kim olduğu zerre umrunda değildi. Ona işbirlikçilerinin isimleri lazımdı. Alt paragrafa geçti. 'Bugüne kadar pek çok pis işte yerini almış uyuşturucu sevkiyatı deyince insanların aklına gelen ilk isim!' bu sırayı da atladı. "Ne sicilmiş oğlum sadede gel artık!" diye yükseldi. Çoğu konuda sabırlı birisiydi ama işin ucu onlara gelince hiçbir kusura tahammül edemiyordu. Oflayarak pek sevgili mafya beyin siciline en tip bakışını atarak okumaya devam etti.

Tam o esnada masasına bir kahve bardağı bırakıldı. Bakışlarını ekrandan çekmeden okumaya devam etti. Kim olduğunu biliyordu. Cansu! "Boşuna bakma o heriften iş çıkmaz!" deyip masanın bir köşesine yan bir şekilde oturdu. "Tedbir sünnettir." diye mırıldandı. Yarımca güldü Cansu. Sağ omzu belli belirsiz yukarı kalkıp indi. "Sen bilirsin. Ama biraz dinlen! Hem bak kahve de getirdim sana?" bu noktada satırlar üzerinde gezinen gözleri sağındaki kadına kalktı Zeynep'in. Oldukça boş bakıyordu kendilerine. Derin bir tebessüm yerleşti Cansu'nun dudaklarına. "Merak etme." dedi harfleri enine boyuna uzatarak.

İki elininde işaret parmağını Zeynep'e kaldırdı. "Kahvesi az. Bol sütlü, ekstra şekerli." eli kucağına düştü. Zeynep ise belli etmesede şaşkındı. Yıllardır burada kimseyle resmiyet dışında iletişime geçmemişti. Bu detayı nereden biliyordu acaba? "Kahveyi böyle sevdiğimi nereden biliyorsun sen?" Cansu Zeynep'in bu sorusuna çocukça güldü. Havalı bir şekilde siyah dalgalı saçlarını geriye doğru savurdu, "Ee yani yıllardır beraberiz, o kadarını da bilelim değilmi?" doğruydu neden bilmiyordu ama o da onun pizza da mantar sevmediğini biliyordu. Garip bir bilgiydi ama umursamadı yarım bir tebessüm edip kahve bardağına uzandı.

Bedenini geriye yaslayıp kahveden bir yudum aldı. Tam kıvamındaydı. Harbiden de ihtiyacı vardı buna. Yaklaşık iki saattir burada en alakasız kişilerin CV'lerini inceliyordu. Sonuç ise hiçti.

"Ee naber?" diyerek sohbeti başlattı Cansu.
"İyi." diyerek bitirdi sohbeti Zeynep. Huzursuz bir bakış attı karşısındaki kadın. "İyi bende ne olsun yuvarlanıp gidiyoruz çok şükür." dedi yalandan bir gülümseme ile. Asla umursamadan bakışlarını tavana dikti Zeynep. Yorgundu. Çekemeyecekti. Cansu ise yüzündeki sevimsiz gülümsemeyi silip ciddiyete büründü. "Ya bari insan kahve için teşekkür eder nezaket anlayışın sıfır senin kızım!" diye yükseldi. Son derece sakin bir cevap verdi Zeynep, "Teşekkürler." Omuzları yavaşça çöktü Cansu'nun. Zor biriydi biliyordu ama yinede destek olmak istiyordu. Yanında olmak yükünü hafifletmek istiyordu.

Ama karşısında sıradan bir kadın yoktu bunuda biliyordu. Bir süre ikiside sessiz kaldı. Zeynep boş bakışlarını tavandan kaldırmadı. Cansu karşısındaki enkazın kalıntılarını izledi. Biraz ilerideki sensörlü kapı açıldı, içeriye yirmi beş yaşlarındaki Semih girdi. Başkanın habercisiydi. Herkes başını kaldırıp hadefinin kim olduğunu izledi. Semih tam karşısındaki masaya ilerledi. "Korkmaz hanım başkanım sizi emretti." derin bir soluk vererek doğruldu yerinden Zeynep. O odaya girmeye pek niyeti yoktu oysa. "Geldim." diyip kalktı koltuktan. Cansuya döndü, "Kahve için teşekkür ederim." Tek kaşı usulca havaya kalktı. Kendince 'oldumu' diye sordu. Kibarca gülümsedi Cansu bu da onun kendi diliydi, 'oldu'.

09 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin