28. HAPİS

52 2 0
                                    

İlk davamı kazanmıştım. Ve 10 aylık maaşım gitmişti resmen sırf adama rüşvetinin 10 katını vereceğim diye. Elimde içi para boş çantamla eve girip kenara bıraktım. Tam kapıyı kapatacakken kiracımın gelip İtalyanca "kirayı ne zaman vereceksin ?" diye sormasıyla "ee" dedim. Cevabı hiç bilmiyordum. İtalyanca "diğer ay versem olur mu ?" diye sordum. Adam onaylayıp bıkkınlıkla giderken kapıyı kapatıp çantamı yere fırlattım. Neyseki anlayışlı bir adamdı.

Ev çok havasızdı. İtalya'ya geldiğimden beri neredeyse hergün böyle hissediyordum ve bu benim canımı gerçekten sıkıyordu. Bir yandan aklım kimsenin sulamadığı, unuttuğu bebeklerimin mezarlarındaydı. Bir yandansa zor hayat koşulları ve onlarla sürdüğüm ufak kesitli hayatım.

Üzerime pijamalarımı giyindikten sonra koltuğa oturup telefonumu açtım. Bugün ilk davamı kazanmış olmama rağmen mutlu olamıyordum. Alışmış olduğum hayat buradaki hayatımdan bağımsızdı. O hayattan birşey kalmamıştı bana geriye dönüp bakabileceğim... Ne bir sevdiğim adam. Ne de canımdan, kanımdan bir parça.

Hayallere dalmış gitmişken çalan telefonla ekrana baktım dalmadan. Numara arıyordu. Arayıp kulağıma götürdüm. "Eylem Gümüş ile mi görüşüyorum ?" diye sordu. "Evet buyrun ?" diye cevapladım hemen.

"İnternette buldum numaranızı. Ceza Avukatı gerekiyor. Yardımcı olur musunuz ?"

"İsminiz neydi beyefendi ?"

"Abdullah Rehan. Şimdi görüşebilir miyiz ?" Saat geçti ama adamın ses tonundan merak etmiştim ne isteyeceğini. "Konum atabilirsiniz geliyorum." dedim. Telefonu kapattıktan sonra yere fırlattığım çantamı kapıp evden çıktım hemen. Sıra taksi bulmaktaydı...

Konuma baka baka taksiyle geldikten sonra restoranttan içeri girdim. Telefonuma düşen mesajla açıp baktığımda Abdullah Bey'in cam kenarında köşede olduğu yazıyordu. Etrafa bakarken köşede gördüğüm kırmızı gömlekli adama baktım. Çok ciddi tipli biriydi ve kısmen 40 50 yaşlarındaydı.

Yanına ilerleyip o denizi seyrederken farkettirmeden sessizce oturdum. Adam elinde tesbih sallarken bir yandan bu saatte ikinci müvekkilim diye duyduğum heyecandan gelme sebebimden dolayı pişmanlık duymaya başlıyordum. Sandalyeden çıkan sesle bana dönmesiyle "merhaba." dedim. 40 yıllık arkadaşmışız gibi oturmuştum adamın karşısına. İtalya'ya yabancı müvekkillerle ilgilenirim diye gelmiştim ama şansa hepsi Türk çıkmıştı şu ana kadar. Büyük ihtimalle şirket bilerek bana Türk'lerin davalarını veriyordu. Ayrımcılık resmen...

"Konuya hızlı gireceğim avukat."

"Buyrun ?"

"Kardeşim Gülay. Hapiste. Hapise gireceksiniz. Kardeşimi bıçaklayacaksınız. Sizden şikayetçi olacak. Ama şikayeti sonra çekeceğiz. Bir taşla iki kuş anladın avukat ?"

Ne diyordu bu adam şimdi durduk yere. "Siz ne istediğinizi farkında mısınız ?"

"Birşey istemedim avukat. Emir verdim ve yapacaksın. Kardeşimi karnından bıçaklayacaksın. Ve sonra ben sizi beraber çıkartacağım."

Sandalyeyi sertçe indirerek kalktım. "Sizden şikayetçiyim beyefendi. Derdinizi gidip polise anlatırsınız yarın !" diyip koşturucasına hızlı adımlarla restoranttan çıktım. Çıkar çıkmaz kolumdan bir adamın tutmasıyla o yöne baktığımda yaka paça dağınık bir tip adam vardı.

"Bırakır mısın kolumu !" dedim kolumu çekmeye çalışırken ama adam bırakmaya niyetli değildi. Gözleriyle yana doğru bakınca baktığı yere baktım. Az önce konuştuğum adam Abdullah duruyordu tam karşımda. "Kabul etmiyorsan seni zorla arabaya bindiririz. Sonra öldürürüz. Ya da kabul edersen birlikte oturup hapse nasıl gireceğini sağken hazır tartışabiliriz."

BEN (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin