"burada her türlü şeyi bulabilirsiniz, istediğiniz her şey!" diyor gunwook kapıyı açarken. klasik bir amerikan marketi. duvarlarda gunwook'un ayın çalışanı isimli fotoğrafları asılı. "karnınız acıktıysa bir şeyler de alabilirsiniz, benden."
"midem o kadar bulanıyor ki bir şey yiyebileceğimi sanmıyorum." diye mırıldanıyor ricky. onu duyan gyuvin elini sıkıyor. ona iyi misin diye sormak istiyor ama iyi olmadığını biliyor. iyi olması için ne yapacağını bilmiyor bile.
"neden dört aydır ayın çalışanı sensin?" diye soruyor hao. duvardaki her seferinde aynı şekilde sırıtmış olan gunwook resimlerine bakıyor. "çünkü tek çalışan benim."
yujin kahkaha atıyor. "aptalsın." diyerek onunla dalga geçiyor. yujin'in önünde yürüyen gunwook kaşlarını çatıp dönüyor. "her neyse. burası benim krallığım, tamam mı? istediğim her şeyi yapabilirim."
"hey, kral, lafını bölmek istemem ama bence krallığını korumak için bir şeyler yapmalıyız." diyor hanbin, ses tonunda alaycılık var. marketin alet edevat kısmına gidiyor. kapı veya camları kapatmak için iyi bir şeyler arıyor.
gunwook kilitleri tekrardan kapatıyor. "siz kapıların önüne ağır şeyler koyabilir misiniz?" diye soruyor arkadaşlarına. "ben kayıt defterini arayacağım." diyerek içeri depoya giriyor. arkasından yujin depoya gidiyor. hanbin ile hao küçük buzdolaplarından birisini yitmeye çalışırken ricky eğilip kasanın önüne oturuyor. gyuvin elinde tuzlu krakerle geliyor.
"biraz da olsa bunlardan ye, mideni rahatlatacaktır." diyerek paketlenmiş yiyeceği uzatıyor ve ricky'nin yanında oturuyor. elinde birkaç eşya daha var. ricky teşekkür mırıldanıp gyuvin'in elindeki paketi alıyor. hâlâ iştahı yoktu.
gyuvin elini kaldırıp ricky'nin saçlarını kulağının arkasında atıyor. "seni temizlememe izin ver," diyor. ricky sessizliğini koruyarak izni veriyor.
ilk önce ricky'nin saçlarını arkaya atmıştı. elindeki pamuğa kolonya döküyor. ricky'nin suratındaki kan izlerini temizliyor. anlam veremediği bir şekilde burnu çok kanıyordu. onun suratını temizlerken gözlerinin içine bakıyor.
ricky çok güzel. kelimenin her anlamıyla. gözleri, burnu, dudakları, saçları, teni, ruhu. ricky'nin her detayı güzel ve özeldi. gyuvin ona dokunurken çekinirdi çünkü ricky kırılgandı. ona sert davranırsa bir çiçek gibi solabilirdi.
"teşekkür ederim," diyor ricky. içinde bilmediği bir his var. sanki çekiniyor gibi. gyuvin'in suratı ona bu kadar yakınken konuşmak epey zor. "ne için teşekkür ediyorsun?"
ricky "benimle ilgilendiğin için." diye yanıt verdiği zaman gyuvin'in eli duraksadı. dudaklarını birbirine bastırdı. ricky'nin suratındaki pamuğu geri çekti. "bunun için teşekkür etme, ricky."
"neden?" ricky'nin sesi titriyor. gyuvin'in titreyen ellerine bakıyor.
"çünkü ben bunu iyilik olsun diye yapmıyorum. seni kaybetmeye göze alamam, tamam mı? gerekirse ruh olur o cadıyı öldürürüm." diyor gyuvin. kafasını kaldırıp ricky'nin temizlediği suratına bakıyor. suratı parıldamaya başlamış. "buradaki herkes için geçerli. çünkü sen bizim için değerlisin."
gyuvin o kadar güzel konuşmaya başlamıştı ki ricky gözyaşlarını tutamadı. bir kere bile gyuvin'in yanında ağlamamıştı. o ağlamaktan çekinen bir insan, güçsüz gözükmeyi sevmiyor. en fazla gözleri dolardı ama yine de ağlamazdı.
"ölmek istemiyorum," sözleri çıkıyor sarışının titreyen dudakları arasından. gyuvin'in ona verdiği mavi kıyafetinin yakasında kan izleri var, gözleri gözyaşları ile boğulmuş. "kahretsin, gyuvin. ben ölmek istemiyorum."
"ölmeyeceksin." diyor eski erkek arkadaşı. sarışının gözlerinden dökülen yaşları siliyor. onun inci suratını avuçluyor. "seni bu lanetten kurtaracağım, ricky. duydun mu? senin ölmene izin vermeyeceğim. göklere yeminim olsun ki."
ricky daha fazla ağlamaya başlıyor. kafasını gyuvin'in omzuna koyuyor. ona sarılarak ağlamaya başladığı zaman gyuvin'in eline ıslaklık geliyor. bu farklı bir ıslaklık. bunu biliyor. kan.
gyuvin elini kaldırıp baktığında kırmızı sıvının eline yapıştığını hissediyor. korkarak gözlerini büyütüyor. "ricky," diye sesleniyor omzunda ağlayan çocuğa. "ricky, omzun kanıyor."
ricky gyuvin'den ayrılıp gyuvin'in elindeki kana bakıyor. gyuvin hızlıca ricky'nin üzerinde olduğu mavi sweatini kaldırıp oğlanın çıplak omzuna bakıyor. kesilmiş ve çok kötü bir şekilde kanıyor. "kahretsin, çok kötü durumdasın. bunu neden söylemedin? acımıyor mu?"
"hissetmedim ki." diye mırıldandı ricky. büyük ihtimalle balta sallandığı zaman ricky'nin omzunu sıyırmıştı. "bunu hızlıca temizlememiz gerekiyor. kanının kokusuna gelecekler."
gyuvin yerinden kalkıp bandaj almaya koşarken gunwook elinde bir defterle içeri girdi. "buldum, gençler, yani bulduk!" defteri havada tutuyordu. "adı shon seungwan, hâlâ ailesinin evinde yaşıyormuş. numarasını değiştirme gereği bile duymamış."
gunwook elinde defteri tutarken birden kapı baltalanıyor. buradaydı. buraya gelmişlerdi. gyuvin nefesini tuttu. "hay sikeyim, bu kadar hızlı olamazlar!" diye küfür etti. yerde oturan ricky'i hızlıca kucağına aldı.
"depoya geçin, çabuk!" diye bağırdı hanbin. herkes koşarak depoya giderken gunwook kapıyı hızlıca kilitledi. gyuvinle beraber masayı kapının önüne ittirmeye çalıştı. yujin numarayı bağırarak söylerken hao numarayı çaldırıyordu. "telefonum çekmiyor!" deyip kendi telefonunu köşeye fırlattı.
"ben arayayım," diye araya girdi hanbin. birden içerideki sesler kesilmişti. gyuvin ile gunwook birbirine bakmaya başladı.
"duydunuz mu? sesleri kesildi." dedi gyuvin, arkasına dönüp. ve işte o an cam kırılma sesi geldi.
"sikeyim, sikeyim!" gyuvin küfürler yağdırmaya başlarken kapıya asılıyor, yanında gunwook var.
hanbin numarayı çaldırmaya başlıyor. "merhaba, bu shon seungwan'ın numarası. mesajınızı iletin." sesi geliyor.
"aç, amına koyayım, aç!" diye bağırıyor hanbin. telefon açılmıyor. "ah, kahretsin. telefonu açmıyor."
"mesajını iletsene, şimdi tümden kapanacak!" diye bağırıyor gunwook. birden kapı baltalanmaya başlamıştı. gunwook kapıya tekme atıyor. "sen de dur siktiğimin ölüsü!"
"selam, uhm, merhaba? ben sung hanbin, sanırım bu giriş berbattı. her neyse! adınızı gazetelerde gördük, 2005'te yaşanan katliamda sağ çıkmışsınız. lütfen bize yardım edin, en yakın arkadaşımız cadı tarafından lanetlendi."
ve telefon kapanıyor.
"burada shon seungwan'ın geri diriltildiği yazıyor. bir dakika boyunca kalbi durmuş ama onu geri döndürmüşler!" diyor yujin, okuduğu şeye bakarken.
hao endişeyle ricky'e bakıyor. "bu durumda..?"
"eğer ricky'i öldürüp geri diriltirsek peşlerini bırakacaklar." diyor yujin. ellerini havaya kaldırıyor. "unuttunuz mu kehaneti? ne diyordu? kanını çekecek, başını kesecek, ölene dek seni izleyecek."
"bundan emin misiniz?" diyor hao. ricky'e endişeli bir şekilde bakıyor.
ricky omuz silkiyor. "sikerler! bu gece her türlü öleceğim zaten."
"şimdi ne yapıyoruz? daha fazla dayanmayacak bu kapı!" diye bağırıyor gyuvin. akıllarına ricky'i hemen öldürüp geri diriltme fikri gelmeye çalışıyor. birden kapıdan bir el fırlıyor ve gunwook'un saçlarını kavrıyor. gunwook bağırmaya başlarken gyuvin hızlıca eli ısırıyor.
"camdan çıkın! ambulans arabasına koşun, okula gidiyoruz." diyor hanbin. eline sandalye alıp masanın üzerine çıkıyor. herkes camdan çıkarken son kez kapı sabitlensin diye sandalyeyi yaslayıp çıkıyor.
fear street izlemeyen agalarımın kimin öleceğini bilmeden mutlu mutlu okuduğunu görmenin verdiği keyif başka
ŞİMDİ OKUDUĞUN
outta sight. shimkongz
Fanfic"ölmek istemiyorum," sözleri çıkıyor sarışının titreyen dudakları arasından. gyuvin'in ona verdiği mavi kıyafetinin yakasında kan izleri var, gözleri gözyaşları ile boğulmuş. "kahretsin, gyuvin. ben ölmek istemiyorum." "ölmeyeceksin." diyor eski erk...