"size yemin ediyorum ki o huening kai'ydi." gyuvin yeminler ediyor. polise gelmişlerdi. çünkü polis şefi nick gyuvin'e onu her zaman arayabileceğini söylemişti. doğrusu bunu gyuvin bile beklemiyordu.
şerif nick dosyaların arasından huening kai'nin fotoğrafını çıkartıyor. ölmeden önceki fotoğrafı. suratında resmen neşe var. çok tatlı bir oğlan. "bu muydu?"
"evet, buydu." diye onaylıyor gyuvin. yanında ricky oturuyor. ikisi sorguya alınmıştı. diğerleri dışarıda bekliyordu. gyuvin ricky'e dönüyor. "sen de gördün, değil mi?" diye sorduğunda ricky uysalca kafasını sallıyor.
"onun öldüğünü biliyorsun, değil mi?" polis alaycı bir şekilde konuşuyor.
"biliyorum." diye cevap veriyor gyuvin. eğer polis ona ters bir tepki verirse üzerine atlayacaktı. "belki de ölmedi? öldü sanıp bırakmış olamaz mısınız?"
"bak, gyuvin. bu tür şeyler normaldir. beynin sana oyun oynuyor olabilir." işte klasik yetişkinler. her zaman böylelerdi. gyuvin ona güveneceğini düşünmesi hataydı başta. nasıl tepki almayı bekliyordu ki?
"bana deli muamelesi yapmayı kes. ben deli değilim." gyuvin bütün sinirini kusuyor. karşısında bir polis olması hiç umurunda değil. gerekirse yumruklarıyla da konuşur. "inanmıyorsanız gidip hastane kameralarından bakın. herkesi kesip biçti."
"tamam, sakin ol. bana nasıl göründüğünü anlat." diyor polis. ellerinin hafifçe kaldırıyor sanki bir güven veriyormuş gibi. hiçbir işe yaradığı yok. "alice borderland'deki gibi miydi?"
"harika şimdi de bizimle taşak geçiyorsunuz." ricky gözlerini deviriyor. gyuvin ona katılıyor. buraya gelmek hataydı. yetişkinler hiçbir zaman ciddiye almıyordu.
"kelimelere dikkat, shen."
"sen ciddi misin? buradaki problem bu mu? hastanede bir sürü ceset var. herkes gözlerimizin önünde öldü." diyor ricky. aklına bir sürü insan geliyor. rosebelle, ricky'nin kız arkadaşıydı. gözü önünde öldü. hastane çalışanlarının cesedini görmüştü. bunu kaldırmak bile ağırdı, insanların inanmaması daha kötü.
"aramaktan çekinme dediğin zaman kastettiğin şey bu muydu gerçekten?" diyor gyuvin. sözlerinde hayal kırıklığı var.
"üzgünüm, gençler. bu hafta o kadar fazla ihbar aldık ki. dalga geçen çok fazla insan var." diyor polis. bu bir bahane olmamalı. polis olarak işini yapması gerekiyor. gyuvin bu duruma çok sinirleniyor.
"ihbar geldi." diyor başka bir polis. masa başında oturan polise sesleniyor. "hastanede katliam olmuş."
ricky bunu duyduğu an kollarını kaldırıp, "söylemiştik!" diye yakınıyor. şef nick kalkarken diğer polise beylere göz kulak olmasını söylüyor. diğeri masaya otururken gyuvin'in dikkatini çeken başka bir şey oluyor ama sesini çıkartmıyor.
"tamam, kaldığınız yerden devam etmeye gerek var mı yoksa sizi bırakayım mı?" yeni gelen polis daha kötüydü. ricky gözlerini deviriyor. "dışarıda dolaşan bir katil var, farkında mısınız?"
"ölü katilden mi bahsediyorsun?" polis gülerek konuşuyor. yerinden kalkıp ricky ve gyuvin'i kaldırıyor.
"sen benimle dalga mı geçiyorsun?" ricky polis şefine diklenmeye başlıyor. adam ricky'den yaşça büyük. kalıplı birisi fakat ricky neredeyse onunla aynı boydaydı.
"bir problemin mi var?" diye cevap veriyor polis. gyuvin bir anda polise saldırmaya başlıyor. ona vurmaya çalışıyor. "onunla düzgün konuş!"
polis hızlıca gyuvin'i yakalıyor. onu kollarından tutuyor ve bağırmaya başlıyor. "bana bak, küçük bok sıçanı. bana bağırmaya cüret edersen seni kafese tıkardım. anladın mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
outta sight. shimkongz
Fanfiction"ölmek istemiyorum," sözleri çıkıyor sarışının titreyen dudakları arasından. gyuvin'in ona verdiği mavi kıyafetinin yakasında kan izleri var, gözleri gözyaşları ile boğulmuş. "kahretsin, gyuvin. ben ölmek istemiyorum." "ölmeyeceksin." diyor eski erk...