kazanın üstünden sadece bir gün geçmişti. gyuvin'in babası ona çok kızmıştı. serserilik yaptığını söylüyordu ve kısmen haklıydı da. aynı şekilde hanbin'e de kızmıştı. sonuçta gyuvin'i hanbin'e emanet edip gidiyordu.
"gyuvin, odandan çıkıp hava almalısın." diyor hanbin. gyuvin kötü bir ruh hâlinde. bunu biliyor ama odasına çürümesine izin vermeyecek. "hadi, yatağından çık. yiyecek bir şeyler hazırladım. beraber yiyelim, olur mu?"
gyuvin bunu yapmak istemese de yine de abisini kırmıyor ve yatağından çıkıyor. kana bulaşmış ceketle göz göze geliyor. hâlâ yıkanmamıştı. çamaşır sepetine fırlatıp mutfağa doğru ilerliyor. hanbin ona waffle hazırlamıştı.
gyuvin hanbin'in karşısına geçiyor. pek yiyesi yok ama en azından bunun için çabalıyor.
"dün gece rickyle kavga mı ettiniz?"
"bunu sana ricky mi söyledi?" diye soruyor gyuvin. aslında bu bir tuzak soruydu ve gyuvin hızlıca bu tuzağa düşmüştü. hao ile ricky yakın olduğundan hanbin istemsizce iletişim hâlinde oluyordu.
"hayır, tahmin ettim." diye cevap veriyor hanbin. gyuvin bir şey söylemiyor. "kazadan sonra sanki ricky'i kötü bir şekilde kaybetmiş gibi davranıyordun."
gyuvin ağzındaki hamur parçasını çiğnemeye çalışıyor. "onu umursadığım falan yok."
"ben böyle bir şey söylemedim." hanbin'in ses tonu sakin ve düzenli. o böyle konuştukça gyuvin ağlamak istiyor. sadece o çok duygusal bir erkek. ve hanbin bunu çok iyi biliyor. gyuvin'i kendi öz babasından daha çok iyi tanıyordu.
"bak gyuvin," diyor hanbin. elindeki çatalı bırakıyor. arkasına yaslanıyor. gyuvin onu izlerken gerildiğini hissediyor. "eğer bir şey olduysa bunu kendine saklama ve benimle konuş. ben senin abinim, seni her zaman dinleyeceğim."
gyuvin olayları anlatmaya başlıyor. "dün maça gitmeden önce zaten yujinle atışmıştık." işaret parmağıyla hafifçe burnunun ucunu kaşıyor.
"evet, bu fark ediliyordu."
"kısacası zaten moralim bozuktu ve ricky'i bir kızı öperken görmek iğrençti. üstüne bana boktan bir şey vermeye çalıştı, kavga ettik." gyuvin'in gözleri doluyor. küçüklüğünden beri böyleydi. her zaman duygusal olmuştu. "sonra... sonra kaza olunca bok gibi hissettim."
gyuvin kafasını eğip ağlamaya başlıyor. hanbin yerinden kalkıp gyuvin'e sarıldı. gyuvin ile ricky'nin ayrıldığını öğrendiği ilk gün geri barışacaklarına emindi. fakat ricky'nin sunnyvile'a taşınması her şeyi değiştirmişti ve sert bir duvar örmüştü.
"kazadan sonra ricky ile hiç konuştun mu?" diye soruyor hanbin. gyuvin olumsuzu işaret ederek kafasını sallıyor. "istersen onu benden arayabiliriz. onunla konuşmak ister misin?"
"bilemiyorum. belki olabilir." gyuvin burnunu çekiyor. hanbin kendi telefonunu almak için yerinden kalkıyor. büyük ihtimalle gyuvin kendi numarasından arasaydı cevap vermeyecekti, bu yüzden hanbin en iyi seçeneğin kendi telefonu olduğunu düşünmüştü.
"içeride konuşacağım." diyor gyuvin. yerinden kalkıp yukarı çıkıyor. hanbin mutfağı toplayacağını söyleyip aşağıda kalıyor. masadaki kirlileri alıyor, kalmış bulaşıkları topluyor. sanki, sanki bir saniyeliğine camın önünden bir şey geçmişti.
yine de hanbin umursamıyor. şarkı mırıldanarak deterjanı beze döküyor. birden zil çalmaya başlıyor. "gyuvin? bakabilir misin?" diye bağırıyor hanbin, kendi elleri bulaşık. fakat ses gelmiyor ve zil çalmaya devam ediyor.
"bir dakika!" diyor hanbin. kapıdaki her kimse manyak gibi zile basıyordu. hanbin ellerini temizliyor. kapıya doğru giderken zil sesi kesiliyor. hanbin kapıyı açtığı zaman kimseyi görmüyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
outta sight. shimkongz
Fanfiction"ölmek istemiyorum," sözleri çıkıyor sarışının titreyen dudakları arasından. gyuvin'in ona verdiği mavi kıyafetinin yakasında kan izleri var, gözleri gözyaşları ile boğulmuş. "kahretsin, gyuvin. ben ölmek istemiyorum." "ölmeyeceksin." diyor eski erk...