"nereye gidiyoruz? şimdi ne yapacağız?" hanbin ambulansı sürerken yanında oturan hao merakla soruyor. hanbin aynadan arkada oturanlara bakıyor. hepsi şu anlık iyi, yani yaşıyor, gibi gözüküyordu. biraz gunwook saçının çekilmesine ağlıyor olabilirdi. ya da küfürler savuruyor olabilirdi. orospu çocuğu nasıl saçımı çekti ya.
"okula."
"okulda ne yapacağız?" yujin arkada otururken soruyor. gunwook hâlâ saçlarını tutuyor. ricky gyuvin'in kucağına sığınmış, bir kedi gibi titriyor. "aklımda bir şey var. gyuvin küçükken havuzda boğulmuştu ve otuz saniyeliğine kalbi durmuştu."
ve işte plan buydu. ricky'i boğmak ve onu geri hayata döndürmek. bütün plan buydu.
hanbin ambulansı gelişi güzel park edip durduruyor. amerika'nın devlet okulları kapalı olmaz. bu yüzden gecenin bu saatinde rahatça girip çıkabiliyorlardı.
okula girdikleri zaman yujin hızlıca kayıp eşya kutusunu fırlatıyor. "ricky'nin üstünü değiştirmemiz gerekiyor ve yem olarak onun kanını kullanmalıyız."
"sırtın hâlâ kanıyor," diyor gyuvin. mavi sweatinin ucunu tutuyor. kazağın sırtının yarısı kan olmuştu. ricky bu kadar fazla kan kaybederken ayakta durması bile mucizeydi. "ilk önce senin sırtını temizlemeliyiz. sonra kanını alıp kıyafetlerimize süreriz."
"ve böylece ricky'i bulamayacak ve kafası karışacak." diyerek gyuvin'i onaylıyor hanbin. herkes anlaşmış bir şekilde birbirine bakıyor.
"benim tuvalete gitmem gerekiyor." diyerek hao ayrılıyor ve arkasından hanbin gidiyor. gyuvin eğilip yerdeki kıyafetlerden birisini alıyor ve ricky'i alıp revire doğru götürüyor.
son kalan yujin ve gunwook birbirine bakıyor. "sakın beni yalnız bırakmaya cüret etme." diyor yujin. gunwook omuz silkiyor ve yerdeki kayıp eşya kutusunu kaldırıyor. "elbette prenses. hazırlanmaya gidelim mi?" diye soruyor.
onlar laboratuvara giderken revirin önünden geçiyorlar. içeride ricky ve gyuvin vardı. ricky üstündeki kazağı çıkarttı. aynısı gyuvin'in de yapmasını bekledi. ona dikkatli bir şekilde bakarken gyuvin "ne oldu?" diye soruyor.
"sen de üstünü çıkartmayacak mısın?" diye soruyor ricky. birden tüm bedenini utanç kaplamıştı. sanki hiç gyuvin onun çıplak bedenini görmemiş gibiydi. ya da sanki hiç sevişmemişler gibi.
"ben bunu giyeceğim." diyor gyuvin. ricky'nin bıraktığı kıyafeti elleri arasına alıyor. her türlü yem olacaktı. en azından ricky'nin daha fazla kanı dökülmemiş olacaktı.
ricky gyuvin'in elini tutuyor. "senin de temiz olman gerekiyor. benim yanımda olmayacak mısın?"
gyuvin kaşlarını çattı. doğru, birisinin ricky'i boğması gerekiyordu.
"bunu sen yapmayacak mısın?" diye soruyor ricky. sesinde bir beklenti var. gyuvin yutkundu. doğrusu bunu hiç düşünmemişti. "gyuvin, lütfen. senin yapmanı istiyorum."
"tamam, yapacağım." dedi gyuvin. sanki ricky'nin son isteklerini yerine getiriyormuş gibiydi.
üzerindeki ceketi fırlatıp çöpe atıyor. tişörtünü çıkartıp bakıyor. temiz duruyordu ama yine de değiştirecekti.
sırtını dönüp dolaptan merhem ve bandaj çıkartıyor. ikisi de yarı çıplak. birbirlerini çıplak görmeyeli uzun zaman olmuştu. ricky'nin buğday teni ve gyuvin'in esmer teni. birbirine uyumlu tenlerdi.
"sırtını döner misin?" diye soruyor ricky'e. ricky kararlı bir şekilde kafasını sallıyor. gyuvin'in nefesini sırtında hissediyor. birden ıslak bir şey sırtına çarptığı zaman acıyla inliyor. "özür dilerim, iyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
outta sight. shimkongz
Fanfiction"ölmek istemiyorum," sözleri çıkıyor sarışının titreyen dudakları arasından. gyuvin'in ona verdiği mavi kıyafetinin yakasında kan izleri var, gözleri gözyaşları ile boğulmuş. "kahretsin, gyuvin. ben ölmek istemiyorum." "ölmeyeceksin." diyor eski erk...