gyuvin burnu kanlar içerisindeyken kendisine anca geliyor. yerde yatan iskelete bakıyor. elini ağzına kapatıyor. gözleri hızlıca dolmuştu. bu, bu iğrenç bir şeydi. bir kız çocuğunun taciz edilip sonra da eşcinsel olduğu için asılması ve yıllarca kızın adını başka şekillerde kullanılması iğrenç bir şeydi. berbat bir hayattı. gyuvin bunu ruhunda hissetmişti. birebir her şeyi yaşamıştı. sevdiğini kaybetmenin nasıl bir his olduğunu artık biliyordu.
bunu yapacaktı.
yoo jimin'i huzura ulaştıracak, shadyside'ı kurtaracaktı.
gyuvin burnunu hızlıca siliyor. baş ağrısıyla yerinden kalkıyor. arabayı bıraktığı yere doğru gidiyor. kapıyı sertçe açıyor. sadece yujin'in oturduğunu gördü. "wendy nerede?" diye bağırıyor.
"dışarıda, telefonda konuşuyor." diyor yujin. endişeyle gyuvin'e bakıyor. ne olduğunu soracakken gyuvin tekrardan bağırıyor. "kiminle?"
"şerifle... şerif nick." gyuvin bu cevabı duyunca arabadan kafasını hızlıca çıkartıyor. wendy'i bulmak için koşmaya başlıyor. kadının uzakta telefon konuştuğunu görüyor. telefonu wendy'nin elinden alıp uzağa doğru fırlatıyor.
"hey, ne yapıyorsu- aman tanrım, suratın! suratına ne oldu?" wendy neredeyse çığlık atıyor. gyuvin'in suratı kanla kaplanmıştı.
gyuvin buna cevap vermiyor. kadının ellerinden tutuyor. "arabada anlatacağım. şerif nick'in canı cehenneme, asıl düşman o! ondan kaçmamız lazım." diye bağırıyor. kadını arabaya yaklaştırıyor. beraber arabaya aceleyle biniyorlar. gyuvin arabayı çalıştırırken yujin'e gunwook'u aramasını söylüyor.
"alo? ne oldu? ne durumdasınız?" diye soruyor gunwook, telefondayken. yujin hoparlörü açıp gyuvin'e vermişti telefonunu. "gunwook, ilk önce sesimi hoparlöre al. beni herkes duysun."
"tamam. hoparlördesin. seni dinliyoruz."
"yoo jimin'in mezarında her şeyi gördüm. neler yaşadığını biliyorum, o masummuş. asıl suçlu şerif nick." gyuvin telefona doğru konuşurken yanında oturan wendy ve arkada oturan yujin kaşlarını çatıyor. şerif nick mi? o yapmaz, o iyi bir adam. wendy'nin çocukluk aşkı.
"ne? nasıl?" bu şaşırmış ses hao'ya ait.
"onu yakacaktım, yemin ederim ki son anda değişti her şey. elini bulmuştuk, tüm iskeleti birleşince onu gördüm. 1666'da yaşanan şeyleri biliyorum. yoo jimin sadece kasabanın gençlerinden birisiymiş. hemcinsinden hoşlandığı için asılmış." gyuvin anlatırken yujin'in gözleri dolmuştu. başından beri yoo jimin'in masum olduğunu biliyordu, bunu hissediyordu. "asıl suçlu şerif nick, onun atası bu işi başlatmış. şeytanla takas yapmış, tesadüfen yoo jimin bunu öğrenince yediği boku kasabalıların öğrenmemesi için tüm suçu genç bir kıza atmış. zaten kasabalılar kızı eşcinsel diye asmak istiyorlarmış, şerif bokunun atası da bütün suçu ona atınca ondan kurtulmuş. ilk önce onu taciz etmeye kalkmış, sapık orospu çocuğunun isteği olmayınca zavallı kızı cadı ilan etmiş. bütün olay bu, 1666'dan sonra kasaba shadyside ve sunnyvile olarak ikiye ayrılmış. her şey burada başlıyor!"
gyuvin o kadar hızlı konuşuyor ki boğazının kuruduğunu hissediyor. telefondan hiçbir ses gelmiyor. herkes şaşkın bir şekilde birbirine bakıyordu.
"bu durumda..." diye mırıldanıyor wendy. gözlerindeki bakışı gyuvin hissedebiliyor. ihanet. bunu hissetmişti, yoo jimi'in güvendiği adamın kendi sapığı çıktığı zaman bunu hissetmişti. "nick mi bunları yapıyor?"
"evet, yüzyıllarca grace ailesi bunu sürdürmüş. babadan oğula geçiyor. şeytana bir isim veriyorsun ve şeytan o ruhu esir alıyor. onu bir ölüm robotuna çeviriyor. shadysidelılar psikopat değil, sadece kurbanlardan ibaretiz." diyor gyuvin. telefonun başında bütün arkadaşları onu dikkatli bir şekilde dinliyordu. "bu zamana kadar hiç şerif nick'in kötü olduğunu gördünüz mü? kasabanın en zenginlerinden, kendisi hiç uğraş göstermeden polis oldu. erkek kardeşi refah içinde yaşıyor. grace ailesi yüzyıllardır iyi durumda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
outta sight. shimkongz
Fanfiction"ölmek istemiyorum," sözleri çıkıyor sarışının titreyen dudakları arasından. gyuvin'in ona verdiği mavi kıyafetinin yakasında kan izleri var, gözleri gözyaşları ile boğulmuş. "kahretsin, gyuvin. ben ölmek istemiyorum." "ölmeyeceksin." diyor eski erk...