🏁Write it on my neck, why don't ya

2.8K 470 854
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.

"Changbin." Ağzındaki sigarayı parmakları arasına alıp yerinde doğruldu ve arkadaşına seslendi Minho. Önündeki kağıda arabalar için eksik olan birkaç şeyi not eden genç bununla birlikte merakla kafasını kaldırmıştı.

Saat gece yarısını çoktan geçmişti, öyle ki güneşin doğmak üzere olduğuna emindi. Kapalı garajda yuvarlak, beyaz ve oldukça eski bir masanın etrafında daire oluşturmuş; o günkü yarışın kritiğini yapmayı yeni bitirmişlerdi. Aslında birçoğunun enerjisi de bitmiş olmalıydı ancak Minho'nun gözleri parlıyordu. Birkaç metre ötede diğerlerine zıt bir şekilde sürekli yanıp sönen beyaz floresanın çıkardığı rahatsız edici ses artık hiçbirini etkilemezken konuştu.

"Şu Felix denen çocuğun numarasını aldın mı?"

Gecikmeden gelen "Tabii ki." yanıtından oldukça memnun olurken bir nefes daha çekti ellerinin arasındaki zehirden. "Güzel." diye mırıldandı, gri duman dudakları arasından kaçıp gittiğinde devam etti. "O zaman hangi üniversitede okuduklarını biliyorsundur."

"Hmm, bizim üniversitede okuyorlarmış inanabiliyor musun? Hiç karşılaşmadık ama." Bu cümleyle birlikte kaşları havalanan yarışçı histerik bir şekilde güldü. Ardından aklında dolanan tilkilere yetişmek için bitmek üzere olan sigarasını masanın üzerinde duran metal kül tablasına söndürüp ayaklandı. "Ben kaçtım."

"Nereye, Minho?"

"Okula Changbin, okula."

Hyunjin'in içmekte olduğu su boğazına kaçarken Ryujin onun sırtını sıvazlıyor, Chan ve Changbin anlamsız bakışlarla birbirlerine bakıyorlardı. "En son ne zaman okula gitti ki?" Hyunjin, öksürüklerinin arasından sorduğunda Changbin kafasını iki yana salladı ve derin bir nefes verdi. "Bir tahminim var ama..." kendi kendine konuştuğunda Minho'nun arabasının sesi uzaktan kulaklarını doldurdu.

"Of geç kaldım ya!" Bir elimde çantam diğer elimde termosumla fakültenin koridorlarında koşuyordum. Dışarıdan gariban köpek gibi göründüğüme emindim ve kendimi aşırı derecede bohçasını sırtında taşıyan o karınca gibi hissediyordum. Dün gece o yarışçıyı düşünmekten oldukça geç uyumuştum ve bu yüzden de ilk derse geç kalmıştım. Sonunda sınıf görüş açıma girdiğinde derin bir nefes aldım ve koşmaya devam ettim. Krem rengi kapıya vardığımda ise dudaklarımı birbirine bastırmış ve nefeslerimi düzene sokmaya çalışarak sessizce içeri girmiştim.

Neyse ki hoca hiçbir şey demeden derse devam ettiğinde çoktan arkadaşımın yanına yerleşmiştim bile. "Niye geç kaldın?" diye sordu hemen. Elimle 'Sonra anlatırım.' gibi bir işaret yaptıktan sonra çantamdan tabletimi çıkardım ve kafamı derse vermeye çalıştım.

Zaten geç kaldığım için yarısını kaçırdığım ders beklediğimden erken biterken derin bir nefes verdim. "Anlat bakalım. 'Ben asla derse geç kalmam Jisung.'"

"Seungmin, şu birkaç günde kafayı yedim galiba." Arkadaşıma olup biten her şeyi kısaca anlattığımda Seungmin sanki ona dünyanın en imkansız şeyini söylemişim gibi beni ağzı açık bir şekilde dinlemişti. "Jisung, rüya görmediğine emin misin?" Böyle şeyler yapabileceğime imkan vermiyordu çünkü. Haklıydı, ben de vermiyordum.

Yavaşça kafamı iki yana salladım. Seungmin ise gülüyordu. "Çok büyüdün sen." dedi sırtımı sıvazlarken. Bense ağlamaklı sesler çıkarıp "Dalga geçme ya!" diye ona vurmaya çalıştığımda üzerimizde olan birkaç bakış da kınayan edalarla uzaklaştı.

Seungmin'le birlikte birazcık hava almak için dışarı çıkmaya karar verdik ve bahçeye doğru yürüdük. Tam okul kapısından dışarı çıkmıştık ki gördüğüm bedenle birlikte donakalmıştım yerinde. Minho ise bana göz kırpıp elleri giydiği siyah pantolonun cebinde yaslandığı duvardan ayrıldı. Aynı zamanda gülümsüyordu. Pekala bunu hiç beklemediğim kesindi ancak dünkü olaylar yüzünden de açıkçası buraya gelmesi gibi bir ihtimal vardı. Yine de çok düşüktü tabii benim kafamda. Görünüşe göre en ufak bir ihtimal bile varsa onu göz ardı etmemek gerekiyormuş. İyice saçmaladım değil mi? Hepsi şu anda bize doğru yürüyen bu dehşet yakışıklı yarışçı yüzündendi.

Speed to Race// MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin