🏁Swear to God, I'm livin' fast, but everything (m)ovin' slow

1.2K 233 298
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.

"Üşüdün mü?"

"Hayır." Kollarını kendine saran arkadaşımın sorusuna cevap verip bakışlarımı önümüzde uzanan pistte gezdirmeye devam ettim. Aslında biraz üşümüştüm ama belli etmemeye çalışıyordum.

Buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu. Geçen hafta sınav haftamız olduğundan Minho'yla randevumuzdan beri neredeyse hiç görüşememiştik. Görüştüğümüz zamanlarda ise genelde ben kütüphanede ders çalışıyordum o ise yanıma gelerek şu hayatta en nefret ettiğim tiplere dönüşmeme sebep oluyordu. Yani kütüphanede fısır fısır flörtleşen o insanlara.

En sonunda öğrencilerden yediğimiz üçüncü azarda mecburen onu göndermek için kütüphaneden birkaç dakikalığına çıkıyordum. Biraz da dışarda beni utandırdıktan sonra her seferinde hızlıca dudaklarımdan bir öpücük çalıp tüm sinirimi geçiriyor ardından da gidiyordu ve ben ise günün geri kalanında salak gibi gülümseyerek kütüphaneye dönüyordum.

Açık konuşayım, en son konuştuğumuz Chanhee konusu yüzünden ister istemez ona karşı birazcık soğuk davranmıştım. Gerçekten her yakınlaştığımızda kafamda birkaç soru işareti beliriyor ve istemeden de olsa ona karşı biraz geri çekiliyordum. O da sanırım farkındaydı ve bu yüzden çok da üstüme gitmiyordu. Ancak bilmiyorum, belki de gitmesini istiyordum. Neden böyle olduğumu sorsun, konuşalım ve aramızdaki bu tuhaf hava dağılsın istiyordum çünkü kendi kendime kafamda kurup duruyordum ve bu durum hiç iyiye gitmiyordu.

"İşte, geliyorlar!" Felix'in yanımda zıplamasıyla dalan bakışlarımı pistten çekip yolun en başında beliren iki araca diktim. İkisi de siyahtı, birisinin Minho'ya ait olduğunu söyleyebilecek kadar tanıyordum artık onu. Diğerini ise kimin kullandığını bilmiyordum. Bugün dersimiz geç bittiği için biz buraya geldiğimizde yarış çoktan başlamıştı.

Minho'nun her zamankinin aksine bitiş çizgisine bugün yalnız gelmemesi ben dahil herkesi şaşırtsa da yine de birinci olarak bitirdiğinde diğer siyah araba da onun hemen yanında güçlü ve oldukça kulak acıtıcı bir frenle durdu. Böylece arabanın markasını daha net görebildim. Minho'nunkine benzese de bu bir Lamborghini değil, Toyota Camry'di.

Çevremdeki arkadaş grubu direkt onların yanına ilerlediğinde Felix'in de Changbin'i takip etmesiyle mecburen ben de yürüdüm. Kalp atışlarımın onu göreceğim her seferde neden bu kadar hızlandığını anlayamıyordum. Yalnızca birkaç dakikalığına da olsa onu her gün görmüştüm ama şimdi sanki ilk defa konuşacakmışız gibi heyecanlanıyordum.

"Vay, dostum! İkinci virajı nasıl aldın öyle?!" Hyunjin heyecanla arabadan inen Minho'nun omzuna kolunu attığında bense o sırada diğer arabadan inen kıza bakıyordum. Aynı Hajeong gibi düz, siyah saçları ve sert yüz hatları olmasına rağmen daha minyon gözüküyordu. Kaşlarını çattığı için sinirli durması gerekirken tatlıydı. Arabasının kapısını sertçe kapatıp Minho'ya doğru yürüdü.

"Ya! Draft yasak demedik mi oğlum?! Ne giriyorsun dibime arkadan?"

Ben dediğinden bir şey anlamazken grup şaşkınca oldukça rahat gözüken Minho'ya bakıyordu. "Drafta mı girdin?" Chan sorduğunda Minho omuz silkti. "Yok be, ne gireceğim? Klasik Seori yalan söylüyor." dediğinde yüzündeki sırıtışa erimeden dikkatli baktığımda kesinlikle kendisinin yalan söylediğini anlayabiliyordum.

"Oğlum senin o saçlarını yolarım ha! Sensin yalancı!" Adının Seori olduğunu öğrendiğim kız ne ara olduğunu anlamadığım bir hızla Minho'nun saçına yapıştığında resmen şoktan ağzım bir karış açılmıştı. Diğerleri ise buna alışıkmış gibi gülüyorlardı. "Bırak saçımı çingene!" Minho bağırıp kızı üzerinden atmaya çalışırken sadece izliyordum. Elimde olmadan kıskanmıştım işte. Kız, buradaki herkesle yakın görünüyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Speed to Race// MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin