🏁My eyes are gettin too lose, can't repeat tying up with this strain

2.2K 403 439
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.

"Lan! Bu ne!"

Attığım çığlıkla kahkahayı bastı Seungmin. Sırf bu tepkimi görebilmek için dün gece yalnızca birkaç saat uyuyabilmesine rağmen erkenden kalkmış ve bize gelmiş olduğuna emindim. Felix de avucunu ağzına bastırıp gülmemeye çalışırken bense şokla aynaya bakıyordum.

"Minho! Ağzına tüküreyim Minho!" Ağlamaklı birkaç ses çıkarıp daha çok yaklaştım aynaya. Boynumdaki morluklar bana oldukça net bir şekilde göz kırparken dün geceden hatırladığım kesitler beynime doluşmuştu bile. Belime sarılan sıkı kolları, boynuma bıraktığı ıslak izlerin üzerini okşayan soğuk nefesi, tutuşu arasında ona sürtünerek dans etmem... hepsini çok net bir şekilde hatırlıyordum ve şimdi gerçekten de yerin dibine girmek istiyordum. Parmaklarımla boynuma dokundum ve gülmekten nefessiz kalan arkadaşlarıma döndüm daha sonra.

Yataktaki yastıklardan birini alıp ikisine de vurmaya başladım. "Ne gülüyorsunuz be!"
Yüzlerine aldıkları yastık darbeleri bile kahkahalarını kesemezken Seungmin'in masanın üzerinde duran telefonu çalmaya başladığında duraksadık. Ben elimdeki yastıkla Felix'i boğmaya çalışırken Seungmin ise elimden zorla kurtulmuş ve yataktan inerken ufak bir düşme tehlikesi atlatsa da masanın üzerinden telefonu alıp cevaplamıştı.

"Efendim Chan?" Kahkahalarının arasından konuştuğunda sanki bir şey hatırlamış gibi parlayan gözleri beni korkuttu. "Evet, evet geliyoruz." dedi gülerken. Felix, dağılan dikkatimden yararlanıp altımdan kurtulunca Seungmin de aceleyle bir şeyler daha söyleyip kapatmıştı telefonu. Heyecanla yerinde birkaç kez zıplayıp elindeki telefonu kurcalamaya devam etti.

"Şimdi şuna bakın, asıl bomba bu işte!" Galerisine girip bir fotoğrafa tıklayarak açtı ve yüzündeki pişkin sırıtmayı silmeden telefonu yatağın üzerinde duran bize çevirdi.

Çevirmez olaydı, gerçekten ama gerçekten bu fotoğraf görmek istediğim son şey bile değildi. Sarmaş dolaştık. Tüm vücudumla Minho'ya yaslanmıştım. Kollarım boynunda sarılıydı, ikimizin de gözleri kapalıydı. Ya da belki o sadece çok sarhoş olduğu için kısık bakıyordu onu tam anlayamamıştım çünkü yüzü benim saçlarımın arasına doğru eğikti. Ortamın renkli ışıkları, benim yüzümü onunsa saçlarını ve belimdeki dövmeli kollarını aydınlatmıştı.

"Oha çüş!!" Felix'in bağırışıyla kendime geldim. Gözlerim yavaş çekimde Seungmin'in gülen yüzüne çıktı. Elimdeki yastığı bıraktım ve yavaşça ayaklandım. Bu kadar sakin olmamdan işkillenen arkadaşım çoktan geriye doğru birkaç adım atmıştı. Atsa iyi olurdu zaten, zira az sonra yürüyemeyebilirdi bile.

"Jisung, çok güzel çıkmışsın gerçekten bak. Voahhh şu açıya bak be!" O kendi kendine konuşurken bense sol tarafımda duran kitaplıktan lisede kazandığım birkaç derece ödülünde parmaklarımı gezdiriyordum. En sonunda bir tanesini elime alıp ağırlığını kontrol ettim.

"Ay elinden bir kaza çıkar arkadaşım, bırak onu bak."

"Seungmin, o telefonu bana ver." Sol elimdeki ödülü sıkıca tutarken sağ elimi ona doğru açıp kapattım. O telefonu paramparça etmeliydim.

"Tch, yok valla veremem."

"Telefonun yerine senin kafanı parçalamamı istiyor gibisin." dedim üzerine atılmadan önce. "Vermeeeeeemmm!!!!" diyerek koşmaya başlayan arkadaşımın peşinden ilerledim. "Seungmin seni öldürürüm! Çabuk buraya gel!" Felix de telaşla benim arkamdan çıkmıştı odadan. Merdivenlerden inen Seungmin tam aşağıda durakladı ve hala yukarıda olan bana baktı. "Bir adım daha atarsan bu fotoğrafı Minho'ya gönderirim." Elindeki telefonda sadece gönder tuşuna basması yeterliydi bunun için. Ne ara o ekrana geçtiğini anlamadım bile.

Speed to Race// MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin