Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Akşam olduğunda her ne kadar tüm gün yataktan çıkmasam ve kendi rezilliğimi beynimde oynatıp dursam da tekrar ve tekrar onun ayaklarına gidiyordum işte. Aslında hiçbir güç beni sıcacık yatağımdan çıkartamazdı ama şaşırtıcı bir şekilde tek bir cümle yetmişti işte.
"Minho hyung bugün Hajeong'la yarışacak. Hatta iki kişilik bir yarış olmadığını duydum."
Ayaklarımı sürüye sürüye gelmiştim piste. Artık alıştığım kalabalık gözlerimin önüne serildiğinde aynı şiddetteki çığlıklar da kulaklarımı doldurdu. Felix'in bahsettiği şu kızı sonunda daha iyi görecek olmak mıydı beni heyecanlandıran yoksa Minho'nun dünden sonra ne tepki vereceği miydi tartışılırdı tabii. Her zamanki yerlerinde yuvarlak oluşturan yarışçıların yanına ilk önce Seungmin varmıştı koşa koşa. "Selam!" Chan'ın boynuna tek kolunu atıp yanağına ufak bir öpücük bıraktığında diğerlerinin de dikkati onların üzerlerine gitti.
Benimse dikkatim başka bir yerdeydi. Tam yanlarında üst üste dizilmiş üç lastik vardı ve en üstteki alev alev yanıyordu. Dikkatimi ondan çektiğimde pistin etrafında bir sürü olduklarını gördüm. Resmen alevlerle aydınlanıyordu burası.
"Selam, hoş geldiniz." Changbin'in sesiyle transtan çıkar gibi çektim bakışlarımı yanan lastiklerden. Aslına bakarsanız Minho'ya bakma işini erteliyordum kendimce. Yine öyle yaptım, "Selam çilli!" diyerek arkadaşımın yanağını sıkan kadına kaydı bakışlarım. Hajeong'tu bu. Geçen seferden daha dikkatli inceleme fırsatı buldum. Siyah uzun saçlarını açık bırakmış, üzerindeki deri ceketin altına siyah, askılı bir crop giymişti. Altında kısa, yine siyah bir şort vardı. Bacaklarındaki dövmeler aynı Minho'nunkilere benziyordu. Siyah çizmeleriyle tamamladığı kombinini incelediğim sırada bana üstten bir bakış attı. Sanki bir yerden tanıyormuş gibi hissettiğini düşündüm. Tuvaletteki anlık karşılaşmamızı pek hatırlıyor gibi durmuyordu.
Rahatsız olarak kollarımı önümde birleştirdim. Yüzünde çok hafif bir makyaj vardı gördüğüm kadarıyla. Ona rağmen dehşet güzeldi.
"Fazla içme, deliriyorsun sonra. Bu arabalar kolay alınmıyor." Ben onu incelemeye dalmışken Hyunjin, elinde iki birayla gelip birisini Hajeong'a verdi. Diğerini kendisi içerken kolunu kızın omzuna atmıştı. "Ve kolay tamir edilmiyor." Ryujin de söylediğinde kızın omuz silktiğini gördüm. Tanrı aşkına burada canını önemseyen tek bir kişi var mıydı acaba?"Asıl Minho içmesin, malum direksiyonu sıkıca kavramalı bugün." Hajeong gülüp Minho'ya göz kırptığında bakışlarım sonunda onu bulmuştu. Bugün ayrı bir keyifli gözüküyordu, yüzündeki gülüş bununla birlikte büyümüştü. Bu keyfinin sebebinin ben olup olmadığımı merak etmekten alıkoyamadım kendimi o an. Siyah saçları her zamankinden iyi gözüküyordu. Hafifçe geriye taranmış, alnını açıkta bırakmıştı. Üzerinde siyah bir gömlek vardı. Gömleğin kollarını dirseklerine kadar katlamıştı. Bakışlarımı damarlı kollarından çekmek için cidden uğraştım bu arada.
"Felix, bu yarışa katılmak ister misin?"
İşte bu cümleydi dikkatimi çekmemi sağlayan. "Ne? Hayır." dedim hemen istemsizce. Bakışlar bana döndüğünde ise buna hemen pişman olmuştum. "Y-yani, daha hazır değildir demek istedim." Şaka mı yapıyorlardı? Şimdiden bir yarışa giremezdi. Hele Hajeong'un olduğu bir yarışa asla giremezdi. Anlattıklarına göre bu kadın cidden korkusuz araba sürüyordu.
"Yani, sonuçta iyi kötü birçok sürücü katılacak. İsterse kendini deneyebilir. Sorun olacağını sanmıyorum." Changbin söylediğinde Felix'in derince yutkunduğunu görmüştüm. "Bence de katıl Felix!" Seungmin de onu desteklediğinde derin bir nefes verdim. Karışmaya hakkım olmadığını biliyordum ama içim içimi yiyordu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Speed to Race// Minsung
Fanfiction"Ellerimin altında böyle titremen çok hoşuma gidiyor Jisung." "Kes sesini. Ben senin öyle hiçbir şeymiş gibi kontrol edebileceğin arabalarından değilim." Sesimdeki sertliğe zıt bir şekilde hemen bir nefes uzağımda olan dudakları hissetmek için gözüm...