Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Felix
"Changbin, kış lastiklerine ne zaman geçmeyi düşünüyorsun?"
Changbin, kendisine yönelen bu soru sayesinde elindeki sigaradan çektiği nefesi derin bir şekilde üfledi. "İki hafta içinde getirteceğim. Tüm arabaların lastiklerini değiştirmek sandığından uzun sürüyor Chan." Sigaranın külünü beyaz plastik masanın üzerinde bulunan kül tablasına birkaç kez silktikten sonra Ryujin de kaşlarını çattı. "Bir kez de yardım et Chan, oradan sorup duracağına." Chan tam buna cevap verecekti ki garajın kapısının açılma sesiyle hepimiz o tarafa dönmüştük.
Minho baştan aşağı siyahlar içinde girmişti içeri. Az önce şahit olduğu konuşmaya gülerek kendini boş sandalyelerden birine attı. "Neyse ki bir araba eksiltiyorum bu sayıdan."
"Sağ olasın Minho." Changbin gözlerini devirdiğinde Hyunjin kızıl saçlarını at kuyruğu toplamayı bitirmişti. Gözlerini kısıp Minho'ya baktı. "Ama cidden dostum, lastiklerini değiştirmelisin."
"Bir gün senin yüzünden ceza yiyeceğiz." Chan'ın cümlesine kahkaha attı Minho. "Sanki tek uymadığımız kural bu."
Bu zamana kadar konuşmamıştım, sadece aralarındaki sohbeti dinliyordum ancak şimdi merakla kaşlarımı kaldırdım. "Lastiklerini değiştirmiyor musun hyung? Neden?"
Minho omuzlarını silkip masada kapalı duran biralardan birini alıp tek eliyle açarak kafasına diktiğinde bana Changbin cevap verdi. Aman konuşursa incileri falan dökülürdü herhalde. "Arabası iyi kaymıyormuş beyefendinin. Bir gün bir kayacak o zaman göreceksin gününü."
"Neyse ne sanki çok endişeleniyormuşsun gibi konuşma Changbin." dedi Minho birasından bir yudum daha alırken. Benim kaşlarım daha çok çatılırken Changbin sinirle ayaklandı. "Geber git." dedi tıslar gibi. Ardından garajdan çıkmış ve birkaç adımda dışarı atmıştı bedenini. Bense gözlerini deviren Minho'ya baktıktan sonra herkesin sus pus olmasını anlamadım. Changbin birden neden bu kadar yükselmişti onu da anlamamıştım gerçi. Peşinden gitmeli miydim?
Minho ise dudaklarını birleştirip elindeki bira kutusunu avucu arasında buruşturmuş ve sertçe yere atmıştı. Ben, garajda yükselen bu yüksek sesle yerimden sıçrarken o masadan yeni bir kutu aldı. Sonrasında Chan boğazını temizledi. "Farkında olmayabilirsin ama hepimiz senin için endişeleniyoruz Minho." dediğinde Hyunjin başını salladı. "Changbin'e de sert çıkıştın biraz. Biliyorsun o gün-"
"Sus Hyunjin. O günle ilgili tek kelime etme, zararlı çıkarsın çünkü."
Canını bir şey sıkmış gibi gözüküyordu bu yüzden arkadaşları daha fazla üstelemediler sanırım. Ne derlerse desinler Minho kendi bildiğini okuyacaktı zaten. Tanıştığımız şu kısa süre içinde bile anlamıştım bunu. Adam resmen hayata inat olarak gelmişti.
Diğerleri sessizleşirken bense daha fazla dayanamayarak ayaklandım. Changbin'i merak ediyordum. Bu yüzden garajdan çıkıp onun yanına ilerledim.
"Hey."elimi ilerde öylece ayakta durmuş şehri izleyen adamın omzuna koyduğumda Changbin de bana doğru döndü. "Hey." diye cevap verdiğinde alt dudağımı ısırdım tereddütle. Ona sormalı mıydım ne olduğunu? Emin değildim ama içimi kemiren meraka daha fazla dayanamadım. Konuşmadan önce derin bir nefes bırakmıştım karanlığa. "Kavga mı ettiniz Minho hyungla? Neden böyle dedi?" diye sordum çekinerek. Changbin dudaklarını birbirine bastırdı. "Boşver sen, moralini bozma. Onunla anlaşmak deveye hendek atlatmaktan zor."
Bana anlatmayacağını anlayarak en azından moralini düzeltmek isteyip güldüm. Bunun üzerine Changbin kaşlarını çatmıştı. "Niye güldün şimdi?" diye sordu. Bana baktığında kendi suratında oluşan gülümsemeden habersiz gibi gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Speed to Race// Minsung
Fiksi Penggemar"Ellerimin altında böyle titremen çok hoşuma gidiyor Jisung." "Kes sesini. Ben senin öyle hiçbir şeymiş gibi kontrol edebileceğin arabalarından değilim." Sesimdeki sertliğe zıt bir şekilde hemen bir nefes uzağımda olan dudakları hissetmek için gözüm...