🏁You feel like a bad boy? Well I'm King Kong

2.4K 436 566
                                    

Önceki bölümü olduğuna emin ol.

"Seungmin."

"..."

"Seungmin!"

"Ha ne? Efendim Jisung?"

Derin bir nefes verip elimdeki kalemi bıraktım. Sinirli bakışlarımı arkadaşıma yöneltmiştim. "Chan'la mesajlaşman bittiyse şu sayfaya bir bakar mısın acaba?" Alayla söylediğimde Seungmin sandalyede kendine çektiği bacaklarını indirmiş ve boğazını temizlemişti. "Ver bakayım." dedi sadece inkar etmeden.

Takıldığım yeri okuyup kendi fikrini söylediğinde üzerine biraz tartıştıktan sonra halledebilmiştik. O sırada tabletimin ekranına gelen düşük pil uyarısını kapatıp derin bir nefes vererek arkama yaslandım. Kütüphanenin yüksek camlarından dışarıya baktım. Güneş şimdi batıyordu, hava kararmaya başlamıştı.

Seungmin de önündeki kitabı kapatıp bana doğru eğildi. "Chan dersten çıkmış, beni almaya gelecek." Mutlulukla söylediğinde inanamazca başımı sallamıştım iki yana. Ne ara bu kadar yakınlaştıklarını anlamasam da sesimi çıkarmadım. Seungmin mutluydu sonuçta, ne diyebilirdim ki? "Güle güle, ben biraz daha buradayım."

Eşyalarını toplayan arkadaşıma söyledikten sonra tabletimi şarja taktım ve kulaklıklarımı da kulağıma geçirdikten sonra tekrar çalışmaya döndüm. Bugün yarış yoktu o yüzden tüm günümü ders çalışmaya ayırmıştım. Seungmin toplanmayı bitirince omzuma vurmuş ve bana el sallayarak kütüphaneden çıkmıştı.

Aradan geçen birkaç dakika sonucunda slaytın diğer sayfasına geçmemle birlikte yanımdaki koltuğun dolması bir oldu. Yanıma oturan beden kulağımdaki kulaklığın birini çekerek almıştı. "Selam doktor."

Tanıdık ses kulaklarıma ulaştığında ışık hızında kafamı kaldırdım. "Ne işin var senin burada?" Minho'nun sırıtan suratına karşı şokla söylediğimde ondan bir omuz silkmesi kazandım sadece. "Hep sen beni izliyorsun, bu sefer de ben seni izleyeyim dedim." Göz kırparak söylediğinde ofladım ve Minho'nun elinden kulaklığımı alarak geri taktım. Ne dersem deyim gitmeyeceğini bildiğimden önümdeki sayfaya odaklanmaya çalıştım sadece. Onunla en son ettiğimiz kavgadan sonra hiç konuşmamıştık bir daha.

Minho ise o sırada şöyle bir etrafına bakmıştı ardından dirseğini masaya yaslayıp kafasını da kolunun üzerine koyarak kendince beni izleyebileceği en iyi açıyı buldu. Burada olduğumu Chan'dan öğrenmiş olmalıydı. Seungmin'i cidden bu konuda uyarsam iyi olacaktı. Her şeyimi yarışçıya yetiştirmeye başlamıştı ve bu hiç hoş değildi.

Ona bakmasam da gözlerini suratımda gezdirdiğini hissedebiliyordum. Önümdeki tablete oldukça odaklanmaya çalıştım. O da yüzüme yansıyan ışığı takip edip ekrandaki kesite baktı. "Bu ne?" diye sordu merakla. Kulaklığımda hiçbir şey çalmadığı için onu maalesef duymuştum. Bakışlarım Minho'nun meraklı yüzünü bulduğunda keyifle gülümsedim.

"Beyin canım. Sende pek olmadığından tanıyamaman çok normal."

"Ha ha, çok komik Han Jisung." Minho gözlerini kısıp suratıma yaklaştı. "Tekrar söyle, ne yokmuş bende?"

"Çekilsene, insanlar bakıyor." Başımı eğmiş ve onu omzumla ittirmiştim hafifçe. Minho ikiletmeden çekilince şaşırsam da fazla sorgulamadan önümdeki ekrana döndüm. Ancak çok değil yalnızca birkaç dakika sonra sorgulamam gerektiğini geç de olsa anlamıştım. Bu sefer, masanın altından sol elini bacağıma koyup şortumun başlangıcına doğru hafifçe okşadı. Hiç utanması olmadığına bir kez daha emin olurken göğsümde büyüyen heyecanı geriye ittim.

Minho'nun sıcak avucunu üşümüş tenimde hissettiğimde içime dolan titremeyi görmezden gelerek daha da yukarı çıkmasını engellemek adına üst üste attığım bacaklarımı birbirine bastırarak elini sıkıştırdım. "Çek elini." diye uyardım onu.

Speed to Race// MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin