Göbek adı

63 31 58
                                    

Ateş:
Ne?

Siz:
Engeli niye kaldırdın?

Ateş:
Sıkıldım.

Siz:
Ee, yani?
Ben senin şaklabanın mıyım?

Ateş:
Boşver
Sen neden bana yazıyordun?
Hem de engellediğimi bile bile

Siz:
Sıkıldım

Ateş:
Dejavu.

Siz:
Yani, biraz.

Ateş:
Kimsin sen?

Siz:
Ne önemi var?

Ateş:
En azından adını söyleyebilirsin.

Gerçek adım yerine göbek adımı kullanabilirdim, yalan söylemek yerine bu daha mantıklıydı.

Siz:
Nalan
✓✓

Görüldü.

Cidden mi?

Belki de Nalan diye bir tanıdığı olup olmadığını düşünüyordur, ya da hangi Nalan olabileceğini.

Siz:
Göbek adım bu, beni bu şekilde bulamazsın.

Mesajı göndermemin üzerinden beş dakika geçtiğinde ve hala cevap gelmediğinde, zil çoktan çalmıştı.

"Ders ne?"

"Felsefe ama hoca yok, hastaymış."

"E geçmiş olsun diyelim. Kalk hadi spor salonunun orda top oynarız."

"Olur. Otur otur sıkıldım zaten."

Ayağa kalktığında koluna girdim ve bir yandan şarkı söyleyerek onu yanımda yürütmeye başladım.

"Muhtelif derdimle, tasamla meşgulken,
Kalburaltı ve de namağlup durumdayken.
Kırk yıldır bu mahallede kendi halimde yaşarken,
Bu kadar adam duruken yani şimdi niye ben?"

Nil bana bakıp gülümserken çoktan spor salonunun kapısına gelmiştik bile.

Etrafta banklarda oturan, yürüyen veya top oynayan öğrenciler vardı. Biz de voleybol oynayan bir gruba doğru ilerlemeye başladık.

"Selam gençler, biz de oynayabilir miyiz?"

Minyon tipli kızıl saçlı bir kız gülümseyerek boş köşeyi gösterdi.

"Geçin hadi."

Hemen yerimizi alıp onlara dahil olduğumuzda oyun da daha heyecanlı bir hal almıştı çünkü topun etrafında bir çember kurmuştuk ve yaklaşık on dakikadır -bunda iki kişinin voleybol takımından olmasının, üç erkeğin uzun boylu olmasının ve kalanların da iyi oynamasının etkisi büyüktü- top yere düşmeyi bırakın asfalta yaklaşmıyordu bile.

Birkaç dakika sonra top sonunda düştüğünde, bir kız almak için uzaklaştı. Tam cevap var mı diye telefonuma bakacaktım ki karşıdan elinde topla gelen Ateş'i gördüm.

"Ben de oynayacağım."

"Olur kardeşim, geç karşıma."

Ateş sınıf arkadaşı olan Kaan'ın karşısına geçtiğinde oyun tekrar başladı.

Benim için kötü sonuçlandı.

İlk başta gayet iyi oynadığımı söyleyip gülümseyen kızlardan biri bana salak saçma bir şekilde oynadığımı ve topa vurmak yerine ondan kaçtığımı söylemeye başladı. Açıkçası haklıydı çünkü Ateş'e bakmaktan oyuna konsantre olamıyordum. En sonunda direkt olarak kucağıma gelen topu da karşılamak yerine tuttuğumda, gruptan bir 'Oha!' nidası yükseldi.

"Bunu karşıla bari be!"

"Cidden oha ama."

Ateş bana bakmak yerine etrafına bakıyordu. Umurunda olmadığımı fark edince kendimi kötü hissetmekten alıkoyamadım.

"Kusura bakmayın dikkatim dağılıyor benim, siz oynamaya devam edin."

Nil bana nereye der gibi baktığında telefonu işaret edip yürümeye başladım.

Siz:
Benim dikkatim dağıldı, oynayın siz.

Nil:
Dikkatinin dağılmasının uzun boylu, esmer bir çocukla alakası olabilir mi?
Baş harfi de Ateş.

Siz:
Olblr.
✓✓

Nil mesajıma görüldü attığında ben kütüphaneye gelmiştim. İçerisi çoğu zaman olduğu gibi boştu. Açıkçası kalabalık olduğu hali daha çok hoşuma gidiyor.

Kitap okumayı severdim ama çok sık yaptığım bir şey değildi. Yine de şuan daha iyi bir seçeneğim yoktu ve kütüphanemizde her tür kitap vardı. Kendime okumak için güzel bir kitap ararken açılan kapının sesini umursamadım.

Ta ki adım sesleri arkamda durana dek.

"Selam, Nalan."




















473 kelime.

Az ama sabırsızlandım, hemen atmak istedim.

İyi okumalar(⁠◕⁠ᴗ⁠◕⁠✿⁠)

Pembe Converse Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin