Melih'in anlatımıyla
Eylül gittikten sonra kafamı kitaba vurup bir süre öyle kaldım.
Gerizekalısın sen Melih, gerizekalısın.
Eylül'ün anlatımıyla
Sınıfa girdikten sonra gözlerim hemen Nil'i aradı.
Kütüphanede olmadığını bildiğim için kantinde olduğunu düşündüm. Birazdan gelirdi.
Hemen sırama geçip, elime telefonu aldım.
Ateş ile olan sohbeti hala silmemiştim ama baya altta kalmıştı. Çok kısa bir süre aradım ve hemen profiline girdim.
"Ne yapıyorsun?"
Ekranının üstüne eğilmiş Nil ile önce bir an korktum ve geri çekildim.
"Salak mısın kızım?"
"Korkma korkma. Ee, ne yapıyorsun?"
"Bilmiyorum."
"Nasıl, 'Bilmiyorum'? Ne yapıyorsun kızım Ateş'in profilinde?"
"Ben intikam mevzusunda saçmaladım, değil mi?"
Nil ısırdığı açmayı yutmadan bana baktı. Tek yanağı tutmadığı lokma yüzünden şişmiş gibi duruyordu ve suratında şaşkın bir ifade vardı. Sıradan bir anda bu haline kıçımı yırtarak gülerdim ama şuan komik değildi.
"Evet."
Sonunda yutkunup konuştuğunda, bende kendimi camdan atma isteği yaratmıştı.
"Of!"
"Tamam be güzelim, sakin."
Yanıma kurulup meyve suyundan içmeye devam etti. Tabii, ona hava hoştu.
"Ben diyorum ki, direkt olarak anlatayım herşeyi."
"Nasıl yapacaksın?"
"Mesajla olmaz, yüzyüze konuşmamız lazım."
"Okulda mı?"
"Yok, hayatta olmaz."
"Ya nerde?"
"Çıkışa çağırırım."
"Böyle söyleyince çocuğu döveceksin gibi hissettim."
Kıkırdadım ve kafamı sağa sola salladım.
"Tamam tamam, çağırır anlatırım."
"Ne tepki verecek sence?"
"Bilmiyorum."
Nil bana dudağını büzerek baktı. O da birşeyler düşünüyordu. Tam ne olduğunu soracaktım ki hoca sınıfa girdi.
Bu hocanın dersinde bırakın konuşmayı, uyumak ya da dersten bağımsız herhangi bir harekette bulunmak bile intihar girişimi sayılırdı.
Bu yüzden, şu iş mevzusunu ne yaptığını sormayı aklıma not ederek derse döndüm.
Ders bittikten sonra birlikte Nil ile test çözdük.
Daha doğrusu Nil çözdü, ben anlamadığım her üç dakikada bir ona birşeyler sordum ve o bana anlattı.
Bu kısır döngüden çıkmamız ise çalan okul zili sayesinde oldu.
Heryerim tutulmuştu. Sanırım üç derstir aynı yerde oturuyordum. Kollarımı esnettim ve çantamı topladım. Nil çoktan toparlanmış, sınıfın kapısında telefonuna bakarak beni bekliyordu.
Ben de hemen zıplayarak yanına gittim ve koluna girdim.
"Gidebiliriz!"
Nil bana gülümsedi ve telefonu cebine attı. Bir süre beraber yürüdük ve havadan sudan konuştuk. Okulun üstünde olduğu caddenin sonuna geldiğimizde, yollarımız ayrıldı.
Nil'e, o her ne kadar bundan hoşlanmasa da, sulu bir öpücük verdim ve o da kafama hafif bir şekilde vurup yanağını sildi.
"Eşek."
"Ben de seni seviyorum."
"Görüşürüz yarın. Ödevini unutma!"
"Tamam anne!"
Gülerek önüne döndü ve bir süre sonra gözden kayboldu.
O gittikten sonra yönümü Ateş'in evinin yakınındaki parka çevirdim.
Parka vardığımda girişe yakın bir yere oturdum ve çantamdan tabletimi çıkardım. Telefonu da onu üzerine koydum ve bir süre sadece gökyüzüne baktım.
Geç de olsa, doğru şey yapıyordum.
Bu yüzden gülümsedim ve telefonu alıp Ateş'in profiline girdim.
*Bu kişinin engelini kaldırdınız.*
Siz:
Sizin evin yakınındaki büyük parka gel, hemen.Ateş:
Geliyorum.
En güzel yerde bitirdim( ꈍᴗꈍ)
İyi okumalarrrrr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Converse
Short StorySiz: Gri sokaklarda pembe converse ile koşuyorum, görüyor musun nasıl da çocuğum? Ateş: Gece saat dörtte mi, cidden mi? -texting- Wattpadde bu isimle yayınlanan ilk ve tek kurgudur, tüm hakları şahsıma aittir.